İslam birliği, bilgi ve bilinci tabana yayılmadan maya tutmaz, tutmuyor da. Bu ancak tabana yayıldığında mümkündür. İslam evrensel bir sistemdir, parçalanmaz.
Hiçbir parça, nesnenin bütünü değildir. Parçalanmış din de, din olmaktan çıkar. Hele varlıklar âlemi içinde Allah Teâlâ’nın akıl ve sorumluluk verdiği insan için daha çok uyarıcıdır ve hayatî önem taşımaktadır. Bugün tüm müslüman milletler, parçalar halinde dağınık, ideal alanında birbirinden kopukturlar. Hele sorumlu müslümanlar İslam birliği davasını hatırlamayacak kadar unutmuş, yabancılaşmış durumdadırlar.
Onun için bu muhteşem sistemi ârızalı duruma düşürmüşlerdir. Kendileri de uygulama bahtsızlığına düşmüşlerdir. Özellikle bundan kendileri zillet hayatını yaşamaya mahkûm olmuşlar, dolayısı ile itibar kaybederek değersizleşiyorlar.
Sosyolojik dengelerin sarsıldığı, ekonominin dengesizleştirildiği, teknolojinin insan geleceğini tehdit ettiği, savunma sanayinin insanın gelecek umudunu sarstığı, doğanın kirletilip hastalık ürettiği, ahlâkî değerlerin buharlaştırıldığı, medyanın insan iradesini bloke ettiği bir dünya artık insanları çıldırtıyor. İnsanlar anormalleşiyorlar.
Bütün bunlar karşısında savunmasız kalan insan, özellikle çocuklar etkileniyor ve ters istikametlere sürükleniyorlar. Gelecek nesiller belirsizliklere itiliyorlar. Bunu görmek ve gerçek çözümlere ağırlık vermek gerekiyor. Bunun için de kısa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli programlar hazırlama zorundayız. Yeniden şahlanmalıyız.
Doğal olarak her hizmeti başkalarından bekleme basitliğine düşmemeliyiz. İhaleci hokkabazlığı yapmamalıyız. Kendi sorumluluğumuzu yüklenmeliyiz. “Sizden, insanları hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten meneden bir “lider kadro” bulunsun. İşte onlar, iki cihan saadetine erenlerdir. (Ali İmran:3.104) Bu “lider kadro” İslam birliğinin en garantili ve bütünleştirici teşkilatı ve güvenilir gücüdür. Bu teşkilat ve güç hayal değil, asırlarca dünyaya yön vermiş hilafet yönetimidir.
İşte bu, böyle bir kadro ile yola çıkma zaruretine inanan tüm gönüldaşlara açık bir çağrıdır. Üç vadeli çalışmanın ilki kadrolaşmaktır. Fasıla vermeden bilimsel ve kültürel açılımlara yönelmektir. Bunun da hareket noktası bebeklerimiz, çocuklarımız, gençlerimiz ve ailemizdir. Bildiğimiz kadarı ile bu hizmet için çok teşebbüs vardır. Her tür teşebbüs değerlidir. Ancak kamuya hitap etme yetersizliğini düşünmeliyiz.
Onun için de yalnızca Allah Teâlâ’ya yönelmiş doğal insanları model olarak ön plana almalıyız. Bu doğal insanlara doğal hayatı yaşatarak insanı yeniden güncelleme çalışmalarımızı sürdürmeliyiz. Her alanda doğal özellikleri ile çocuklara kaliteli animasyon hizmeti vermeliyiz. Hele iman ve ilim kaynaklı sinema çalışmalarını ileri düzeyde önemsemeliyiz. Benzeri yöntemlerle hizmeti tabana yayarak geliştirmeliyiz.
Enerji gücü yüksek ilâhî talimata bir bakın; Gevşemeyin, mahzun olmayın, en üstün sizsiniz, eğer gerçek müminler iseniz. (Ali İmran:3/139) Demek ki gevşemek ve üzülmek gibi çaresizliklere gömülmeden “bir işe niyet ettiğinizde şahlanıp Allah’a tevekkül edeceksiniz.” Eğer siz bunu yapmazsanız Allah Teâlâ’dan yardım dileme hakkına sahip olamazsınız! Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Allah Âlimdir, Hakîmdir. (İnsan:76/30) Ve âlemlerin Rabbi Allah dilemezse siz dileyemezsiniz. (Tekvir:81/29) Yani Allah Teâlâ size bir hayır dilemezse, siz ancak bugün Gazze’ye yardım edebiyatından başka bir şey yapamayanlar olursunuz!
Unutmayalım ki Okuma ve bilgilenme seferberliği ancak Kur’an’la mümkün olacaktır. Bunu tabana yaymak da, İslam birliğinin şahlanışı olmuştur ve olacaktır.
“Kâfirlere itaat etme. Onlara karşı Kur’an ile büyük cihad et” Esselamu aleykum
İlhan Oral