Allah’ı seven her kes, son peygamber Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme tabi olma şerefini taşımaya özen göstermelidir. Onu ciddiyetle takip etmelidir.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah Teâlâ’nın emirlerinden hiç taviz vermedi. Ciddiyet ve merhametin zirvesine yerleştirildi. Onun ciddiyet ve merhameti, cahiliyet döneminde büyük cinayet işleyen suçluların bağışlamasını engellemedi. O, İslam ordu komutanı ve amcası Hazreti Hamza radiyellahu anhu’yu şehid eden Vahşi’yi bile reddetmedi. Vahşi “geldim Ya Resûlullah” deyip teslim oldu. Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin huzuruna girdiği andan itibaren artık dokunulmaz olmuştu. Artık O da bir mümin kardeş idi. Her kesin kalbinde ki kini silinmişti.
Bütün müminler de artık Onu bir kardeş kabul ederek Vahşi’nin de adı anılınca “radiyellahu anh” diyerek ona karşı görevini yapmaktan çekinmedi. Daha nice meselede de Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin “yapın” dediği veya “yaptığı işlerin hiçbirinde” üşengeç kalmadılar. Kur’an’ın âmir hükümlerini ve Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti seniyyesini harfiyyen icra ettiler.
Ancak zamanla Allah’ı ve insanların refah ve saadetleri için indirdiği Kitabını ciddiye almayanlar yanlışa saptılar. Rabbimiz Allah Teâlâ onları ağır ifadelerle uyardı. Hatta onların lanetlik olduklarını beyan ederek onları şiddetle azarladı;
İndirdiğimiz apaçık hükümleri ve hidayet sistemini, insanlara, biz Kitap’ta beyan ettikten sonra, ketmedip gizleyenlere Allah lânet eder. Bütün lânet edebilenler de, onlara lânet ederler. (Bakara:2/159) Allah’ı ciddiye almayan ve Kitabına da aldırış etmeyenleri yalnızca lanetleyip bırakmadı. O, Erhamurrahimîn olduğu için onları uyarır, kendilerine gelmelerini ister ve ıslah olmalarını diler ve bekler. Şöyle buyurur.
Ancak tevbekâr olanlar, kendilerini ıslah edenler ve Allah’ın hükümlerini beyan edip açıklayanlar lanetten müstesnadırlar. İşte, Ben onların tevbelerini kabul ederim. Tevvâbım, Rahîmim, rahmetim çok ve süreklidir. (Bakara:2/160) Bu ayetlerde de Rabbimizin bize verdiği çok önemli, çok dikkati cazip ve çok ümit pompalayan mesajlar vardır. Rabbimiz ayni zamanda burada inanan kullarına yerlerini seçme özgürlüğü tanıdığı gibi en faydalısını ve en kârlısını seçmemiz için bizi teşvik ettiğine şahid oluyoruz. Burada bu maddeler ihmalkârlara ve isyankârlara müjdeye dönüşür.
Özellikle (Bakara:2/159.) ayette ihmalkâr ve isyankârlara en yüksek şiddette uyarı yapılır. Allah’ı ciddiye almayan zihniyet sahibi oldukları dile getirilir. Onların ne denli hata ve isyan içinde oldukları bildirilir ve zâlim oldukları hatırlatılır. Zâlim olanlara da Rabbimizin fermanında; “zâlimlerin asla yardımcıları yoktur” haberi verilir. Tehdid edilirler. Fakat ne ilginçtir ki, Rahmeti sonsuz Allah onlara bir fırsat vererek rahmetini yağdırır. Rahmet kapısını açar ve üç maddeyi kullanın der.
Haydi, şimdi, o ettiğiniz ihmal ve yaptığınız isyandan dönün tevbe edin, kendinizi ıslah edin ve açıklamaktan sarfı nazar ettiğiniz Kur’an’ın açıklamasını yapmadınız şimdi açık seçik onu anlatın. İşte kuluna böyle kapı açan Allah; sakın kulum, Beni ciddiye almamak gibi bir gaflete kurban olma. Bana halis ve itaatkâr kul ol, Kitabım Kur’an’a hak ettiği değeri ver. Onu tebliğ eden Resûlüme de tabi ol.
Beni ciddiye almayan zihniyetin düştüğü zilletten kurtul ve “Ey mutmain nefis! Dön Rabbine, sen Ondan raazı, O senden raazı olarak. Kullarımın arasına gir, gir cennetime! (Fecr:89/28-30) Böyle beyanlardan sonra böyle bir beyana muhatap olmak ne yüce makam, Allah’ım bizlere de nasip eyle! Evet, rahmet ve merhamet yolu açık!
Tevbe edip Kur’an’a sarılmak bir yüce başarı! Esselamu aleykum
İlhan Oral 11.08.2024