ALLAH’ı Ciddiye Almayan Zihniyet!! (3)

Yayınlama: 03.08.2024
9
A+
A-

Bireycilik, Allah ile rekabet mücadelesidir. Bireyleri Allah ile rekabete kalkışan topumun ahlâkî ve inanç değerleri otomatik çöker. Hiçbir alanda istikrar kalmaz.
Günümüzde bunu her alanda yaşamaktayız. Fakat işin garibi bu çöküntüyü görüp yaşayan sorumlular, çare arama yerine çöküntüyü körüklemeden kendilerini alamıyorlar. Hani, Allah’ı ciddiye almayan laik zihniyetin tavırlarını ve tepkilerini anlamakta zorlanmıyoruz. Fakat müslüman sorumlularını ciddiyetle ve samimiyetle değerlendirmeye aldığımız zaman göreceğimiz manzara, laik zihniyetin tavırlarından farklı olmadığıdır. Özellikle son zamanlarda “din, iman” hakkında mücadele vermeye yeltenen insanlarımızın tamamına yakınının “din, iman” mücadelesi gariptir.
Allah’ı ciddiye almadıklarını görmemek mümkün değildir. Buna çok açık bir örnek istenirse bir ayeti kerimenin mealini okumak yeterli olacaktır; İçinizden, insanları hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten men eden lider kadro olsun. İşte onlar, iki cihan saadet ve selametine erenlerdir. (Ali İmran:3/104) Buna göre bütün İslam âleminin mutlak manada sorumluluğunu kabul etmeleri gerekiyor. Bu mukaddes görevi yapmadıkları müddetçe sorumluluğun bedelini ödeyeceklerdir:
Her kim de benim Zikrim’den yüz çevirirse, ona dar bir hayat vardır ve onu, kıyamet günü, kör olarak haşrederiz. (Tâhâ:20/124) Ayetteki “Zikir” ifadesinden Kur’an’ın bütününü anlayabileceğimiz gibi fiili zikri de anlayabiliriz. Daha geniş anlamı ile de anlamak mümkündür. Fakat burada yalnızca zikir ibadeti olarak almak bile kulun hüsranını anlatmaya yeterlidir. Bunun delili manidardır.
O kimseler gibi olmayın ki, onlar Allah’ı unuturlar; Allah da onları kendilerine unutturdu. İşte onlar fâsıklardır. (Haşr:59/19) Şimdi Tâhâ suresindeki ilâhî beyanı bir daha okuyalım; “Her kim de benim Zikrim’den yüz çevirirse, ona dar bir hayat vardır ve onu, kıyamet günü, kör olarak haşrederiz.” (zikirden yüz çeviren kimse) şöyle der: “Rabbim, beni niçin kör olarak haşrettin. Oysa ben dünyada görür idim, görüyordum.” (Allah da buyurur ki: “Öyledir. Dünyada sana ayetlerimiz geldi de sen onları unuttun. İşte bugün de sen öylece unutuluyorsun”. (Tâhâ:20/125, 126)
Doğrusu Allah katında din, ancak İslâm’dır. Kendilerine kitap verilen Hristiyan ve Yahudiler hakikati bildikten sonra, aralarındaki ihtirasdan dolayı, İslâm dini hakkında ihtilâf ettiler. Kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse, Allah, onun cezasını vermekte çok çabuk hesap görücüdür. (Ali İmran:3/19) Rabbimiz bir başka ayeti kerimede de buyurur ki; Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, o aradığı din asla ondan kabul olunmaz ve ahirette de o ebedî zarar çekenlerdendir. (Ali İmran:3/85)
Bu kadar net bu kadar açık ve bu kadar bağlayıcı ayetlerden sonra Cenabı Hakkın daha çok bağlayıcı beyanı dikkat çekmektedir. “…Bugün kâfirler sizin dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan kalp ürpertisiyle korkmayın, Benden korkun. Bugün sizin dininizi en mükemmel şekline erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’a razı oldum…” (Maide:5/3)
Evet, Allah’ı da Kitabını da o muhteşem beyanlarını da ciddiye almayı bir türlü rayına konduramıyoruz. Aklımızı Rabbimizin muradı istikametinde kullanarak çalıştıramıyoruz? Bu kadar etkin ve bu kadar verimli bir sistemin neden farklı tonda ses çıkaran çıngıraklarla sesini boğuyoruz? Ve neden bu kadar farklı renk ve desenden püsküllerle kapatıyoruz? Neden Allah’ı ciddiye almıyoruz? O’nun “halis” sistemini tatsız, tuzsuz ve renksiz bulamaç gibi asli karakterini işlemez hale getiriyoruz? Neden?
İslam’ın özüne dönüş büyük başarı sağlayacaktır. Esselamu aleykum

İlhan Oral  04.08.2024

Bir Yorum Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.