Yarım asırdır beni en çok düşündüren meselelerden biri budur. Yaşanmayan İslam kime yarar ve kimin kötü halini düzeltir? Kimin derdine derman olabilir?
Hicaz bölgesini aşıp, ülkeler fethettiren dünyayı ilzam eden bu sistem bizim üzerimizde işlevini ve etkisini göstermiyor. Kim nasıl açıklarsa ya da ne tür yorum yaparsa yapsın değişen bir mesele görünmüyor. Görünen köy kılavuz istemiyor.
İslam, bugün dünyanın en çok ilgisini çeken, düşmanlarını en çok korkutan ve en çok engelleme hareketlerine karşı direnip varlığını bütün asaleti ile sürdüren dindir. Hatta birbirine düşman, siyonist ve haçlı şer güçlerin ortak saldırılarına rağmen dimdik canlılığını koruyor. Pekiyi Filistin’de yalnızca müslüman oldukları için beldeleri virâne edilen, yurtlarından sürgüne zorlanan, büyük küçük demeden katledilen birkaç milyonluk müslüman yok edilme durumunda iken iki milyarlık müslüman ne yapıyor?
Bir avuç mazlûm ve mağdûr insan katliama marûz kalıyor. İslam ülkeleri sorumluları, yerüstü ve yeraltı kaynaklarını, korku belası yüzünden şer güçlere peşkeş çekiyor. Dünya Müslümanlarının Tamamına yakını bir türlü bir araya gelemiyorlar. Tavır koyamıyorlar. Müşrikler sizinle savaştıkları gibi siz de onlarla topyekün savaşın. Hem biliniz ki, Allah gerçekten muttakilerle beraberdir. (tevbe:9/56)
Şimdi, bu hakikat karşısında mantıkî değeri olmayan önermelerle yorum yapmadan muhakeme edelim. Allah böyle bir hükmü verdiğine göre müslümanın “başka hiçbir tercih hakkı yoktur.” Buna göre, onların hükmü nedir diye sorarsak? Elbette “zâlim olmalarıdır.” Zâlimlerin âkibeti ise, “…Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur,” hükmüdür. Kur’an gibi bir evrensel ahkâm Kitabını ihmal eden, terk eden, reddeden ya da böylesi bir HAKİKATİ ciddiye almayan, müslüman da olsa zâlimdir.
Burada çok önemli, çok çarpıcı ve aklı başında bir müminin yüreğini hoplatan açıklamayı iki ayeti kerimeyi dile getirmek isabetli olacaktır. İlk ayet Kur’an’ın inceliklerine yanaşmayan Tefrika bağımlısı müslümanları uyarmaktadır. Uyarı şiddeti çok yüksektir; Kim İslam’dan başka din ararsa, o istediği din asla kendisinden kabul edilmez. Ahirette de o ebedî hüsranda olanlardandır. (Âli İmran:3/85)
Bu ayeti kerimeyi şiddet oranı çok yüksek olan En’am suresindeki ilgili ayet takip eder. Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, ey Resûlüm senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır, sonra Allah onlara yaptıklarını bir bir haber verecektir. (En’am:6/159) Bu Rabbimizin açık beyanıdır.
İyi bilin ki, “halis din” yalnızca Allah’a aittir. O’nu bırakıp da başka tanrılar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye tapıyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ihtilaf ettikleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru sisteme kavuşturmaz. (zumer:39/3)
Ülkemizde 89.817 cami, bunların imamları ve müezzinleri vardır. 61tane İlâhiyat Fakültesi, 38 İslamî ilimler fakültesi ve saymakta zorlanacağımız kadar tarikat, vakıf, dernek ve din motifli yayınlar yapan siteler vardır. Bütün bunlara rağmen Din insanların tümüne geldiği gerçeği karşısında bunların kime ve kimlere ne anlattıkları endişesi muammadır. Rabbimiz açık ve net olarak emreder: “Sakın kâfirlere itaat etme ve onlara karşı bu Kur’an ile büyük cihad et.. (Furkan: 25/52)
Buna karşılık beşerî yorumlarıyla Kur’an sistemini karıştırdıkları halde ne yaptıklarını bilmeyenler çoğunluktadır. Ciddi manada Kur’an hizmeti verilmemektedir Son yıllarda dünyada olduğu bibi ülkemizde de ahlâkî bunalım hükmünü sürdürüyor.
Bu çarpıklığı, müslümanların yapmasının izahı yoktur. Esselamualeykum.
İlhan Oral 2.12.2023