BÜYÜK OYUNUN KÜÇÜK AKTÖRLERİ
Ruanda, Afrika’nın coğrafi olarak küçük ama siyasi olarak büyük aktörlerinden biri haline mi geliyor? Son yaşananlar tam da bunu gösteriyor. Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame, Türkiye ziyaretini tamamladı, stratejik anlaşmalara imza attı ve dönüş yolunda Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne (DKC) karşı büyük bir harekâta girişti. DKC, Ruanda’nın üç dört katı büyüklüğünde olmasına rağmen, savaş sahasında ciddi toprak kayıpları yaşıyor.
Peki, bu savaşın arkasında ne var? Türkiye ile yapılan görüşmeler, Ruanda’nın bu cesur adımında nasıl bir etki yaptı?
KÜÇÜK ÜLKELERİN BÜYÜK HAMLELERİ
Ruanda, uluslararası ilişkilerde kendisini küçük bir devlet gibi değil, agresif bir bölgesel güç olarak konumlandırıyor. Kagame yönetimi, ekonomik kalkınma ve teknolojik yatırımlarla ülkeyi Afrika’nın parlayan yıldızlarından biri haline getirdi. Ancak askeri gücünü de ihmal etmedi. Küçük ama disiplinli ve yüksek teknolojiye dayalı bir orduya sahip olan Ruanda, özellikle son yıllarda bölgesel bir savaş makinesi haline geldi.
Ruanda’nın DKC ile yaşadığı gerginlik sadece sınır çatışmalarıyla açıklanamaz. Bu, maden yataklarıyla dolu bir jeopolitik mücadele. DKC, dünyanın en değerli doğal kaynaklarından bazılarına sahip: kobalt, altın ve koltan. Tüm bunlar, küresel teknoloji ve savunma sanayiinin vazgeçilmez hammaddeleri.
Peki, Ruanda bu hamleyi neden şimdi yapıyor?
TÜRKİYE ZİYARETİNİN ETKİSİ NE?
Ruanda’nın Türkiye ile askeri ve ekonomik alanda işbirliği yaptığı biliniyor. Türkiye, Afrika kıtasında savunma sanayii ürünleriyle büyük ilgi görüyor. Somali’den Libya’ya kadar etkisini artıran Türkiye, Ruanda gibi yükselen aktörlerle de ilişkilerini güçlendiriyor.
Burada önemli olan soru şu: Kagame, Türkiye’den hangi garantilerle döndü? Doğrudan bir askeri destek mi aldı, yoksa diplomatik güvence mi?
Ruanda, DKC’ye saldırırken, uluslararası tepki alacağını biliyor. Ancak, Türkiye gibi etkili bir müttefikle görüşme yaptıktan sonra bu adımı atması, dikkat çekici bir zamanlama. Türkiye’nin Ruanda’ya doğrudan bir savaş desteği verdiğine dair bir kanıt yok, ancak diplomatik masada psikolojik üstünlük kazandırdığı söylenebilir.
Türkiye ile yapılan görüşmelerin ardından Kagame’nin askeri operasyonlara bu kadar özgüvenli başlaması, “Türkiye’nin bölgesel dengelere dolaylı bir etkisi mi var?” sorusunu akıllara getiriyor.
AFRİKA’DA GÜÇ YENİDEN DAĞILIYOR
Afrika, 21. yüzyılın en büyük jeopolitik mücadele alanlarından biri haline geldi. ABD, Çin, Rusya, Türkiye, Fransa gibi aktörler kıtada etkisini artırmaya çalışıyor. Ancak burada en dikkat çekici olan şey, Afrika’daki küçük ülkelerin artık daha bağımsız hareket edebilmesi.
Ruanda’nın bu cesur adımı, kıtadaki diğer küçük ülkeler için de bir model olabilir. Artık, “büyükler ne der?” diye beklemek yerine, kendi çıkarları doğrultusunda hamle yapabilen ülkeler ortaya çıkıyor. Türkiye gibi güçlü ülkelerle diplomatik ve askeri ilişkilerini güçlendiren bu aktörler, eski sömürgeci güçlerden bağımsız bir yol çizme peşinde.
Küçük ama organize bir güç, büyük ve dağınık bir devleti yenebilir mi? Ruanda’nın DKC’ye karşı ilerleyişi, bu soruya cevap veriyor gibi görünüyor.
SONUÇ: TÜRKİYE ETKİSİ YOK MU, VAR MI?
Ruanda’nın hamlesi, Türkiye ile doğrudan bağlantılı olmasa da, dolaylı bir etki yapmış olabilir. Türkiye’nin Afrika’da büyüyen etkisi, küçük ama cesur devletlerin kendilerini daha güçlü hissetmesine yol açıyor. Ancak, bu tür savaşların Türkiye’nin uzun vadeli bölgesel stratejisine zarar verme ihtimali de var.
Afrika’nın güç dengeleri değişiyor ve bu değişimin arkasında sadece büyük devletler değil, küçük ama akıllıca hareket eden liderler de var. Kagame’nin Türkiye ziyaretinin ardından yaptığı bu savaş hamlesi, yeni bir dönemin başladığının sinyali olabilir.
Bundan sonra olanları dikkatle izlemek gerekiyor:
1. Türkiye-Ruanda ilişkileri nasıl evrilecek?
2. DKC, kaybettiği toprakları geri almak için uluslararası destek mi arayacak?
3. Afrika’daki diğer küçük devletler de benzer hamleler yapacak mı?
Ruanda’nın attığı bu adım, sadece bir savaş değil; Afrika’da güç dengesinin nasıl değiştiğini gösteren bir dönüm noktası olabilir.
Kaynak: çamlıca vadisi