Beşerî tarihin derinliklerine doğru ilerleyip inceleme yapıldığında bu gerçek açıkça görülecektir.
Hangi devlet adaletini kaybetmişse kamuda sarsılma olmuştur.
Kamuda başlayan gevşeme hareketlerinin artçı şokları gittikçe şiddetini artırır.
Gün gelir adaletini koruyamayan devletin halkı küsmeye başlar.
İdealleri de değer kaybeder. İlmi değerleri karaya vurur. Karaya vuran gemi gibi kurtarıcı bekler. İlmî değerlerinin çöküşü ile kültürü de bir bir kaybolmaya yüz tutar ve buharlaşır gider.
Bencillik, bireysellik yayılır ve toplumda egemen olur. Çıkarcılık ve soygun, sınırları ve değerleri geride bırakır. Hırsızlar ustalaşır, İnsanlar çaresiz kalır, sığınacak liman ararlar.
Hırçınlaşan nice şaşkın insan önü alınmaz canavar gibi vahşileşir.
Piyasada dolandırıcı, devlette hortumcu, Dinde tefrikacı, eğitimde dümenci, sokakta kapkaççı, üretimde hileci, dostlukta nifakçı, velhasıl her tür alanda bozguncu artar.
Böyle bir toplumda faiz ve zam yayılır.
Hem de adaletin kayboluşu ile zulüm da devreye girer. Zulmün yayılma istidadı aşırı boyutlarıyla ilerler. Devletin giderlerinin paylaşımının şirazesi bozulur. Güçlüler, gaspçılar, vurguncular, yüzsüzler ve yolsuzlar ön plana çıkar hortumlamaya başlarlar.
Bugün en korkunç uygulamalarından biri devlette üst düzey yetkililerin inanılmaz ve kabul edilemez giderleri her kesin gözüne batmakta ve dar gelirliler küstürülmektedir. Halk arasında hazırcı ve uyanıklar türeme trendine girerler.
Dahası Aile ve insan karakteri bozulur. İnsanlar doyumsuz olurlar.
Düşünün ki, emekli bir milletvekili yüz on bin dokuz yüz doksan beş lira maaş alıyor. Bu emekli olmuşsa hem de fiilen milletvekili seçilmişse iki yüz seksen beş bin lira maaş alıyor. Milletvekillerinin maaşlarından başka nice karmaşık çıkarları da olduğu bilinmektedir. Bunların daha devlete yük üstüne yük bindirmeleri akla zevaldir.
Bunların paralelinde nice adaletsiz işlemler, devletin ve hükümetin temellerini boşaltarak ekonomik çalkantılara, sosyolojik ayırımcılıklara, ahlâkî yıkımlara sebep olmaktadır. Devlete sızarak çok kolay ve emek vermeden para kazananlar tüm alanları tahrik etmeye yetiyor. Serbest piyasa saçmalığı da eklenerek iş çığırından çıkıyor.
Piyasaya faiz zulmü, vergi zulmü, tedarikçinin, toptancının ve marketlerin zulmü eklenince halkın mecali kalmıyor. Serzenişler ve şikâyetler patlama yapıyor.
Bu da sarmaşık otu gibi baştan sonuna kadar toplumu kuşatır. Toplumu, böylesi kuşatma morfinler, kimin ne yaptığını ve niçin yaptığını idrak edemeyecek şaşkınlık ve cehalet girdabına sürükler. Sevdiği kızı testere ile parçalayıp çöp konteynerine atacak kadar çıldırtıyor. Ana ve babanın altı aylık bebeğe cinsel istismar etmelerine, sekiz yaşındaki masûm bir kız çocuğunu en yakınlarının öldürmelerine ve nice entrika ile kalleşlikle en yakınlarını öldürüp telef ederek kaybetmelerine sebep oluyor.
Hele bütün bu uğursuz karmaşanın içinde yaşadığı halde hiçbir şey olmuyormuş
gibi görmezlikten gelen ve hiçbir tepki göstermeyen müslümanın halini bir düşünün! Bu müslümanların milletin tümü değil, sorumlu ayırımcılar olduklarını düşünün!
Bir de dinini, yürekleri ile seven, her türlü hizmete kendilerini feda eden, bu yolda malını mülkünü infak eden, birliğinden asla taviz vermeyen ve hürmette zirve yapan müslümanları hatırlayın, yâd edin. Ve aradaki farkı mukayese edin, düşünün…!
Öyle ise haydi hep beraber “lüb akıl” ve doğal mantıkla düşünüp karar verelim. Daha çok çökmeden uygulamaya başlayalım. Öncelik ve ivedilikle devlet, adaleti sağlama yolunda arınmalı ve yeniden bozulmuş insanı inşa ve imar etmeye başlamalı. Biz millet olarak da bu mübarek hayatî kalkınmada bebekleri ve aileyi ihya edelim. Eğitimi olmayanın doğal üretimi de olmaz. DEĞİL Mİ? Esselamu aleykum
İlhan Oral 05.01.2025