BOSNA – SREBRENİTSA KATLİAMI

Yayınlama: 11.07.2023
88
A+
A-

BOSNA – SREBRENİTSA KATLİAMI

Yıldönümünde yazmadan edemezdim. Bosna denince gözlerim dolar, içimde tarifi imkânsız bir hüzün duyarım. O benim öksüzüm, İslam âleminin yüz akı, ama İslam âlemi Bosna da sınıfta kaldı. Allah cc katında ise cezalılar.

Bağnaz, acımasız, ikiyüzlü Batı ve Avrupa medeniyeti, bütün inanç ve değerleriyle bir kez daha Bosna da iflas etti. İnsanlık açısından kötü, başarısız bir sınav verdi.

Bosna bize Osmanlı ecdat yadigârı, biz ise kaderine terk etmiş vefasız, beklide kendi talihsiz kaderine ağlamaktan çevresini unutan, özüne kardeşlerine ve Tarihine yabancı miras yedileriz.

Avrupa’nın bağrında başlarında kutlu insan başkomutan “Aliya İzzetbeğoviç” önderliğinde, tüm dünyanın vahşi bakışları altında, Sırp vahşetine karşı yarım yamalak, fakat güçlü imanlarıyla “sahabe devrini örnek alan bir mücadele verdiler”.

Ben bugün bu konulara fazla değinmeyeceğim. Türkiye senelerce yazılı ve görsel basından bu olayları gözyaşları içerisinde fakat çaresizce seyretti.

Boşnak bir arkadaşım yaşananların bir özetini bana gözyaşları içerisinde anlatmıştı. Yıllarca kardeş olarak bir arada yaşadığımız, kız verip kız aldığımız Sırpların, bir gece ansızın düşman olarak karşımıza çıkacakları hiç aklımıza gelmezdi.

Zira bizim onlardan tek farkımız, yaşamasak ta “Müslüman” olmaktı. Onlar bize Türk olduğumuzu ima ediyor, o topraklarda yaşam hakkımızın olmadığını vurguluyorlardı. Tarihin derinliklerinden gelen gizli bir kin ve düşmanlıkları vardı.

Akla hayale gelmedik insanlık dışı katliamlara maruz kalıyor, yaşlı, kadın çocuk demeden öldürüyor. Kadınlarımızın namusunu kirletiyor, hatta çoluk çocuğunun gözü önünde tecavüz ediyorlardı. Medeni batı yalnızca seyrediyordu.

Bir avuç Bosna hersek’li Genç, İhtiyar demeden, imkânsızlıklar içerisinde bu kıyıma karşı koymaya çalışıyorlardı. Aç susuz, sefalet, hastalıklar diz boyu.

Gece ve gündüz aynı kıyameti andırıyor, yer gök kan revan içerisinde, her yerde kıyılmış parçalanmış vücutlar, patozlar da kıyma haline getirilmiş genç bedenler.

Her yerde Ölüm korkusu, çaresizlik ve yalnızlık vardı. Acımasız seyirci kalan dünyanın ise bu yaşananlar umurunda bile değildi. Çünkü onların petrol yatakları yoktu. En önemlisi de Avrupa’nın göbeğinde “Müslüman ve Türk’tüler”.

Rahmetli cumhurbaşkanı Özal! Dünyayı ayağa kaldırmaya çalışıyor, tüm yardım yollarını deniyordu. Telefonun bir ucunda Özal kurmayları ve dönemin askeri komutanları, diğer ucunda ise kurmaylarıyla beraber Aliya İzzetbeğoviç.

Türkiye’den verilen talimatlar ve taktikler sayesinde akla hayale gelmeyen savaş oyunları deneniyor, tüneller kazılıyor, eğitim alan Boşnaklar zaferler yazıyordu. Bütün kapılar kapalı hava yolları Sırpların elinde yardımlarda güçlükler yaşanıyordu.

Avrupa’nın elit insanları akın – akın safari yapmak için Bosna ya geliyorlardı. Bu safari tarihe ikinci “Roma vahşeti”olarak geçecek olan vahşetin adıydı. Vahşi hayvanların önüne canlı – canlı atılan insanların tam tersi, burada arenalarda medeni dünyanın gözü önünde batılı canlı – canlı Bosna’lı kardeşlerimizi arkadan vuruyordu. BATSIN BÖYLE MEDENİYET.

Özel kurulmuş korunaklı yerlerden, değişik silahlar denenerek “Boşnaklar safari avında olduğu gibi” sarhoş, zalim ve yamyamlardan daha vahşi bir şekilde zengin batılının akıl almaz zevki uğruna kurban ediliyorlardı.

Yardımlar rahmetli Erbakan döneminde de devam etti, Çillerin o zamanki enerjisi de asla inkâr edilemez. Başbakan Tansu Çiller’i çileden çıkartan olay Sırplar’ın, 38. ayın sonunda BM koruması altında bulunan güvenlikli bölge Srebenica’ya saldırması ve kadın, çoluk çocuk demeden sivil insanları, sadece Müslüman ve Boşnak oldukları için katletmesiydi. 20. yüzyılın sonunda ve Avrupa’nın orta göbeğinde bir soykırımın yaşanmasıydı.

Taki Ecevit, Bahçeli, Yılmaz koalisyonu hükümeti zamanında biz Boşnaklar üvey evlat muamelesine maruz bırakıldık. Bütün yardımlar birden kesildi. En karanlık, mahzun dönemimizi o zaman yaşadık.

O dönemin Diyanet işlerinden de yardım alamaz hale geldik, psikolojisi bozulan halk, “tecavüze uğrayan kızlarımız, doğurmakla doğurmamak” arasında yaşanan gelgitler ve yığınlarca yetim, en kötüsü de yalnız ve biçare kalmak.

En büyük yardımlaşmaların Ak parti zamanında devam ettiğini söylüyor Boşnak dostum. Bende kalmaması için bazı konulara bu kadar değindim.

Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegovic’in şahsında küresel bir birliktelikle, Boşnaklar tek bir yürek olarak “Bosna biziz, bizler Bosnalıyız” diye haykırıyordu.

İsimleri meçhul kahramanlar, bilge insan Aliya İzetbegoviç önderliğinde Bosna-Hersek’in bağımsızlık sürecine dâhil oldu. Bu tüm mazlum haklarında zaferiydi.

20. Yüzyıl’ın sonunda uygar dünyanın gözleri önünde Bosna-Hersek’te yaşananlara duyarlı milletler, samimi Müslümanlar, yazar, çizer, düşünce adamları ve ağzı dualı zatlar kayıtsız kalmamış, Allah onlardan da razı olsun.

Unutmayalım ki! Asıl onların bize ve yardımlarımıza bundan sonra ihtiyaçları var. Yaşanan trampaların unutturulması, geçmişin karanlık izlerinin silinmemesi ve oradaki Türk-İslam gerçeğinin yok olmaması adına hep yanlarında olalım.

Cumhurbaşkanımız R.Tayyib Erdoğan’a Rahmetli ve Mübarek Şehit Bilge insan Aliya İzzetbeğoviç’in dediklerini de unutmamamız gerekmektedir. ”BOSNA HERSEK ve KARDEŞLERİNİZ SİZE EMANET.”.Bu vesileyle tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Sanırım aşağıdaki, M.Ali Kulat beyefendinin şiiri her şeyi anlatmaya yeter.

Yanıyor Bosna-Hersek, her yan kan gölü olmuş
Kesmişler dallarımı; yaprağım, gülüm solmuş…

Avrupa ortasında, vampir misali vahşet…
Bin bir türlü tecavüz; korku, panik ve dehşet…

Yâ Rab! Ne gün-son günü? Bu zulmün bu çilenin
Süngüyle çıkarılır… Anne karnında cenin!

Kesif kan kokusu her yan, barut kokuyor bulut!
İnsanlık!. Çoktan öldü; yamyamlardan yok umut!

Bir Müslüman öldürmek… En büyük sorunları
Kazıklı voyvodanın kazıklık torunları…

Kesmişler bir anayı; kucağında çocuğu…
Dayanmak yürek ister, gözyaşı buğu buğu!

Açlıktan ölmüş bebek; soğuktan donmuş ayak…
Tel örgülü kamplarda… çile, işkence, dayak!

Yüzlerce her gün ölü, hani “insan hakları!”
Neden görmüyor Batı, Müslüman tutsakları…

Nerde “hür dünya” bugün, niye çıkmıyor sesi?
“Medeni Amerika”nın(!) kesildi mi nefesi?

Müslümanların diye yıkılırken mezarlar…
Hani kanarya seven; gazeteci-yazarlar?

Ne oldu “Hümanizma?” Bak ölüyor bebekler…
Geçiyor mu boğazdan havyar dolu yemekler?

Yıkmışlar camileri, han, hamam, okul harap…
Kimsesiz kimselere yardım sendendir Yâ Rab!

Yiğit Bosna Herseklim, “Allah Rızası” gayen
Cennet ucuz değildir, İman; en ulvi payen!

Şehid; kanıyla yazar rahmet dilekçesini…
… Ve Rahmettir çözecek, esir kelepçesini!

Ahmet Ali Canbaz 11.07.2020

Bir Yorum Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.