İslam Birliğinin önem ve değerini, günümüz müslümanları ya ciddiye almıyorlar. Ya gerçek yönü ile bilmiyorlar. İhtimallerin daha olduğunu görüyoruz.
Acaba günümüz müslümanları İslam Birliğinin önem ve değerini bildikleri halde uygulamaktan korkuyor ve çekiniyorlarsa buna ne demek mümkündür. Belki de iyi niyetlerinin pasifize edilmesinden yararlanan çıkarcı cahillerin kaprislerine kapılıyor, bu alanda teşhis koyma sıkıntısı yaşıyorlar. Her haliyle sıkıntı artıyor.
Hangi ihtimali düşünürsek düşünelim işin içinde mutlaka bir çarpıklık çıkıyor. Biraz daha düşünelim. Kâinat mülkünün Yaradanı, Sahibi, her canlıyı inşa edip yaşatan, sonra mutlaka öldüren Allah, görevini mi bıraktı? Onun için müslümanlar Onun hükümranlığının boşluğunu demokrasi yara bantı ile mi kapatmaya yöneldiler? Hz. İsa aleyhisselama “Rab diyenlere mi özendiler. “Haşa” mı dediniz? Evet, sayısız defa “Haşa” Hem esteğfirullah diyelim. Ya bunca yaşanan zillete ne diyelim?
Müslüman bir ülkede yüz otuz küsur parti vardır. Bu bize neyin mesajını vermektedir. Bunlar eğer bu ülke insanına hizmet vermek için varsalar bu ülkenin insanın çoğu müslümandır. İslam âdil bir sistemdir, net ve sağlam ilkeleri vardır.
Yoksa böyle bir ortamda dağınıklık nasıl olabilir? Bu dağınıklık kime yaramıştır?
Allah Teâlâ, İslam sistemini kullarına tanıtır ve emreder; Gerçekten bu Kur’an, insanları kıvamında bir sisteme hidayet eder ve salih ameller işleyen müminlere kendilerine büyük ödüller verileceğini müjdeler. (İsra:17/9) Bu sistemi yaşamak, yaşatmak ve bu sistem ile toplumun mutlu olmasını hedeflemek gerekiyor. Böyle bir sistemin hâkimiyeti için Rabbimiz, zamanların en hayırlı peygamberini görevlendirdi ve gönderdi. Onun görevini yapması için şartlarını da yarattı.
Habeş Necaşisi, Necran’da son yahudî devleti Himyerî hükümdarı Zûnüvas’ı ortadan kaldırmayı planladı. Çünkü Zûnüvas Necran halkını zorla yahudileştirmeye çalışıyordu. Necaşi, Yemen’e Eryat komutasında bir ordu gönderdi. Eryat savaşta Zûnüvas’ı mağlup etti. Sonra onu idam ederek yahudî devletine son verdi.
Eryat ordusunda, Ebrehe adında bir asker vardı. Aralarında çıkan anlaşmazlık yüzünden savaştılar. Ebrehe Eryat’ı mağlup etti ve Onu öldürdü. Artık Ebrehe gücünün zirvesine yükselmişti. O gücüne rakip tanımıyordu. Ebrehe ve kocaman fillerle güçlendirilmiş ordusu, cüsseleri küçük ve cılız kuşlar tarafından yeyilmiş ve ufalanmış ekin artıkları gibi oldular. Zulüm ile pâyidar olunmaz. Bu gün de çılgın şımarık Netenyahu “arzı mevûd” hayalleri ile çevresine ateş püskürtüyor.
Ancak bunun âkibeti de Ebrehe akıbetini andırmaktadır. Çünkü zâlimlerin âkibeti, zulüm bataklığıdır. Hiçbir zâlimin zulmü, faydalı olmamıştır. Mazlûm durumuna düşenlerin de ihmalleri ve ihanetleri karşılıksız kalmamıştır. Hain olmamak için Allah’ın gelen emirlerine mutlaka uymak gerekir; Müşrikler sizinle topluca savaştıkları gibi siz de onlarla topluca savaşın. Ve iyi bilin ki, Allah gerçekten muttakilerle beraberdir. (Tevbe:9/36) Bu ise, İslam Birliği ile ilgili manidar bir mesajdır. Bir başka ayette; Bizim uğrumuzda cihad edenleri, elbette yollarımıza hidâyet ederiz. Allah muhsin olanlarla beraberdir. (Ankebut:29/69) Sen kâfirlere itaat etme ve onlara karşı bu Kur’an ile büyük cihadı sürdür. (Furkan:25/52)
Ben bu yazıyı hazırlarken İran’ın İsrail’e saldırı haberini dinledim. İçimden hayıflandım. Müslümanlar, Kur’an beyanlarını dinleselerdi, bugün korku moduna girmeyeceklerdi. Tabii, Allah’ın emrine uyan azîz, uymayan zelil oluyor!
Evet, İslam Birliği, savaşları bastıran bir GÜÇTÜR. Esselamu aleykum
İlhan Oral