HİLFÜL-FUDUL ÖRGÜTÜ ÜYESİ MUHAMMED!
İslâm öncesi bir tarihte Arabistan’da Fadl isimli üç kişi bir araya gelerek, zalime karşı mazluma yardım etmek, aralarında adaleti hakim kılmak üzere yeminli sözleşme yapmışlardı.
Zamanla unutulan bu faydalı teşkilat, Peygamber s.a.v.in gençliğinde toplumda görülen bazı haksızlıkları önlemek için, Kureyş’in bazı ileri gelenleri tarafından bir vesileyle yeniden kurulmuştu. İlk kurucularının isimlerine uygun olarak da Fadılların -veya fazilet sahiplerinin- yemini anlamında Hilfül-Fudûl adını vermişlerdi. O zaman yirmi yaşlarında olan Rasul-i Ekrem s.a.v. de bu örgütün bir üyesiydi.
Etkili bir sivil toplum örgütü olan Hilfül-Fudûl’ün amacı ise Mekke’de zulüm ve haksızlığa uğramış hiç kimse bırakmamak, mazlumun hakkı alınıncaya kadar zalime karşı mazlumla beraber olmak şeklinde belirlenmişti.
Hilfül-Fudûl’ün faaliyet günlerinde, Hasam kabilesinden bir adam kızını da alarak Mekke’ye gelmişti. Kızı dikkat çekici güzellikteydi. Mekke eşrafından Nübeyh b. Haccac onu görünce, babasının elinden zorla çekip kaçırdı.
Hasamlı şahıs:
– Bu adamı bulup yanıma getirecek kimse yok mu? diye bağırıyordu.
– Git de derdini Hilfül-Fudûl’a anlat, dediler.
O da Kâbe çevresinde:
– Ey Hilfül-Fudûl mensupları! Yetişin imdadıma! diye feryat etti.
Örgüt üyeleri kılıçlarını sıyırıp, her yandan koşarak geldiler.
– İşte geldik, ne oldu sana? dediler.
– Nübeyh bana zulmetti, kızımı elimden zorla çekip götürdü, diye şikayetlendi.
Hilfül-Fudûl üyeleri hemen adamla birlikte Nübeyh’in evine gittiler, kapısına dayandılar. Nübeyh dışarı çıkınca ona çıkıştılar:
– Yazıklar olsun sana! Sen de bilirsin ki, biz haksızlıkları önlemek için sözleşme yapmışızdır. Çabuk çıkar kızı!
– Başüstüne. Fakat bu gece olsun kızdan faydalanmama izin verin…
– Olmaz! Vallahi bir an bile müsaade edemeyiz!
Çaresiz kalan Nübeyh, kızı çıkarıp teslim etti.
Evet, görüldüğü üzere Peygamber Efendimiz, daha gençlik yıllarında bile haksızlığa ve zalimlere karşı savaşan biriydi.
O, oturup köşesinde sadece ibadet yapmadı. Parasına para katıp holding üstü güç olmayı düşünmedi. Bulunduğu makamı kullanıp rant, servet elde etmedi. Tam aksine, öldüğünde tek bir hırkası vardı. Savaştı, Cihad etti. Kanı döküldü; Kan akıttı.
Zamanımızda bazı sünepe sözde dindarlar çıkmışlar atıp tutuyorlar; İslam’da savaşmayı yok sayıyor; HAKSIZLIĞA KARŞI yürekleriyle, bilekleriyle baş kaldıran, savaşan kişileri İslam’dan bihaber cahil öcüler gibi gösteriyorlar.
Ey, kardeşler; gönüldaşlar siz bu tipleri iyi tanıyorsunuz. Ben, sadece bazı endişelerimden bahsetmek istiyorum.
Dostlar, bu kişiler sömürgeci işgalci katil abd’nin istediğini yapıyorlar. abd istiyor ki; Müslümanlar kendisine mukavemet göstermesin de, kolay işgal etsin.
abd istiyor ki; Türkiye’de öyle bir dini hakim kılalım ki; adı İslam olsun ve bütün İslam dünyasına bu Cihadsız din modelini hakim kılıp; örnek gösterip, benimsetelim.. Sonra da rahatlıkla yakıp, yıkalım, sömürelim, işgal ve tecavüz edelim.
HAYIR! Biz, Müslümanız ve Önderimiz Resulullah’ın yolundan gideceğiz. Türkiye’de, abd istekleri doğrultusunda hareket eden sözde Müslümanlara ve cemaatlere geçit vermeyeceğiz.
İslam ile ülkesine ve dünyaya hükmeden Osmanlı’nın, Selçuklu’nun torunları olarak hiç kimse ensemize vurup ağızımızdaki lokmayı alamayacak.
Birileri, son zamanlarda tek cemaat olmak.. Müslümanların tek temsilcisi gözükmek gayreti içerisinde!
Bunlar, adeta diğer cemaatleri yok sayıyor. Söylenenleri kâle almıyor; bildiğini okuyup, borusunu öttürmeye çalışıyor. Kimileri de, AKP hükümetini alaşağı edebilmek için darbecilerle.. dinsiz imansızlarla bir olup hükümete saldırıyor.
israil kafirine karşı cihad eden Filistinlileri eleştiriyor; ama öte yandan, abd’nin en küçük göz kırpması karşısında bu terörist devlete ve obama denen şerefsize methiyeler düzüyorlar.
Şu anda, bu kişilere karşı direkt cephe almak; dinsiz-imansız laikçi saldırganların ekmeğine yağ süreceği için şimdilik sadece notumuzu alıyoruz.
Ancak, o ahmak kafalı din bezirganları, bu tavrımızın ilelebed böyle süreceğini de sanmasın!
Bir tarafta, İslam-dindar düşmanı vatan hainleri; diğer yanda, Müslümanız diye geçinen bu abd taşeronları.
ALLAH, müminlerin yardımcısı olsun.
İzah: Yukarıdaki yazıyı pensilvanyalı işbirlikçi hainin ve fetö terör örgütü dindar Müslümanlara saldırdığı, iftiralarla tezgah kurduğu tarihlerde yazmıştım. Ve o hainler beni hedef aldılar ve en sonunda gazetem Çamlıca Vadisi’ni maddi nedenlerle kapatmak zorunda bıraktılar.
Terörist abd askerleri Usame Bin Ladin’i vahşice öldürdüğünde vatanımda bayram ilan ettiler; aynı abd’nin ağızını kullanarak abdullah gül ve fetöcüler “Dünya en büyük teröristten kurtuldu” dediler, yayın organlarında sevinçle kutladılar.
Ben ise o hadise karşılığında Çamlıca Vadisi gazetesi olarak yaptığım yayında şunları yazdım abdullah gül’e ve fettoşçulara: Yarın abd Türkiye’yi aynı Afganistan, Irak gibi işgal etmeye kalkıştığında bizler elimize silah alacağız ve işgalci abd güçleriyle savaşacağız. O vakit abd bizi “terörist” ilan edecek; siz de bize, bugün yaptığınız gibi terörist mi diyeceksiniz?
2005 yılından 2011 senesine kadar sürekli eleştirip, mücadele ettiğim bu fetö terör örgütüyle bir çok kez sorunlar yaşadım, gazetemin dağıtımını engelleme, reklam aldığım firmalara baskı yapma, hatta gazetemi satın alıp beni susturmaya çalıştılar. Bir çok girişimlerini bu vatan için canını feda etmeyi göze almış güzel dostlarımın müdahalesiyle ber taraf ettim.
Muhsin Reisimi can dostumu şehid ettiler, utanmadan tehdit telefonu açtılar o gece bana.
Rusya’dan S-300 (o vakit S 400 yoktu), Mig 27 ve 29 alalım diye yazdığım için benim ve gazetemin adını “Avrasyacı”ya çıkardılar. Avrasyacı dediler, ergenekoncu dediler, dediler de dediler.
Az önce okumuş olduğunuz yazıyı kaleme almamın bir maksadı da; Pensilvanyalı fırlamanın cia tarafından önce Türkiye’de daha sonra da Orta Doğu ve Afrika’da (BOP Büyük Orta Doğu ve BABP Büyük Afrika Boynuzu Projesi)nde kullanılmak üzere İslam Dünyasında adı İslam olan, lakin içi boşaltılmış, CİHAD kavramı çıkartılmış.. abd işgallerine itiraz etmeyecek, abd askerlerinin işgaline karşı eline silah alıp vatanlarını korumayacak bir İslam toplumu oluşturmaktı amaçlarının biri.
Ben ve benim gibi eli kalem tutan ülkücülerin, vatan severlerin göreviydi bu gerçekleri sizlere, masumlara, mazlumlara, vatan sever güzel insanlara söylemek.
15 Temmuz 2016 gecesi eşime vasiyetimi yazdım ve söyledim. Dönüşü belki de olmayacak bir geceydi o gece.
Lakin, elhamdülillah Ülkücü hareketin Lideri Sayın Muhterem ağabeyim Devlet Bahçeli tereddütsüz hemen harekete geçti ve gerekli yerlere gereken tavrın ne olacağını söyledi.
Tabii ki Tayyip Erdoğan’ın korkmaması, kaçmaması, Karadenizliye, Kasımpaşalılığa yakışır tavır sergileyip darbeci köpeklerle mücadele etmesi ve vatan severleri sokağa çağırması..
Bu abd-israil beslemesi uşakların başarısızlığa uğramasına neden oldu.
Evet, T.C. tarihinde ilk kez bir darbeye başkaldırmış ve Rabbimin yardımıyla muzaffer olmuştuk. “15 Temmuz Kontrollü Hainlik” başlıklı yazımı okumanızı tavsiye ederim.
Z kuşağı adını koydukları gençler bilmezler bu ülkede dindarların, vatanseverlerin ne zahmetler çektiğini.. kıymetli dostum İHH Başkanı Bülent Yıldırım’a, BBP kurucusu Ülkü Ocakları Genel Başkanı ağabeyim ve kıymetli dostum Muhsin Yazıcığolu’na, aydınlarımıza, mütefekkirlerimize, alimlerimize ne feci işkenceler yapıldığını.
Soğan, patatesin, ev kiralarının, hayat pahalılığının müsebbibinin Tayyip Erdoğan olduğunu zanneder, halbuki perde arkasındaki amerikayı, yahudi lobisini ve onların içimizdeki uşaklarını görmezler.
Türkiye 15 Temmuz darbe girişiminden sonra çoğu alanda hainlere karşı büyük operasyon yaptı. chp’nin görevden alacağını söylediği MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve İçişleri Bakanımız canımız şerefli SOYLU Süleymanımız sayesinde ne suikastler, bombalama eylemleri engellendi. Ve, gerek teknoloji, gerekse silah savunma sanayiinde Dünya devlerini bile geçer hale geldik.
abd-almanya-fransa-ingiltere-israil ve nato’nun çoğu ülkesi Tayyip Erdoğan’ın kaybetmesi için tüm güçleriyle Türkiye’ye saldırıyorlar.
Devlet Bahçeli’nin, Mustafa Destici’nin, Fatih Erbakan’ın, Doğu Perinçek’in söylediği gibi bu seçim VATAN MESELESİ. Hemen her alanda daha da güçlenip süper güç olma yolunda hızlı adımlarla ilerlemeye devam mı edeceğiz? Yoksa, kılıçdaroğlu ve masasının üyelerinin çoğu beyanatlarında sık sık dile getirdikleri gibi abd’nin nato’nun isteklerini mi yapacağız?
Rusya ile savaşmanın eşiğine bizi getirecek abd’nin isteklerine boyun eğip Ukrayna’ya silahlar mı vereceğiz? Rusya’ya ambargo mu uygulayacağız? Akdenizden mi çekileceğiz? Ege’de pes mi edeceğiz üç kuruşluk yunanistan’a? Kıbrıs’ı kayıp mı edeceğiz? Libya, Sudan, Katar’dan çekilecek miyiz? Ya Irak ve Suriye’de operasyonları durdurup askerimizi geri mi çekeceğiz?
Ekonomik sıkıntı çekiyoruz, ben de feci halde bundan etkileniyorum. Yeni dönemde Tayyip Erdoğan’ın kira ve temel gıda maddelerinde iş yeri sahiplerine hapis cezası dahil caydırıcı ne gerekiyorsa yapmasını talep ediyorum; lakin, benim atalarım bu vatanı yazı tura atarak almadı. Maddi zorluk çekiyorum diye teslim etmem!
İnşaallah bir gün de şu “ülkücülük” konusunda yazacağım. Kim ülkücüymüş, kimler ülkücülük zırhına sığınıp ihanet içindeler ona değineceğim.
İbrahim Tamer
Kaynak: çamlıca vadisi
Yazilarinizi çok beğenerek okuyorum.tespitlerinize aynen katılıyorum.
Tebrik ederim İbrahim bey harika bir yazı… virgülünden, noktasına imzamı atarım