Tarih, Türk milletinin kahramanlıkları ve fedakârlıklarıyla doludur. Ancak bu milletin en büyük özelliklerinden biri, inancıyla bütünleşmiş bir adalet anlayışıyla yeryüzünde nizam kurmasıdır. İslâm’ın bayraktarlığını üstlenmiş bu millet, sadece savaş meydanlarında değil, adalet, ilim ve medeniyetle de İslâm’ı koruyan ve yücelten bir güç olmuştur. Bu yüzden tarih boyunca Türkler, “İslâm’ın Kılıcı” olarak anılmıştır.
Kılıcın Keskin Ucu: Adalet ve Cesaret
Türklerin İslâm’a girişinden sonra, bu inançla birlikte savaş meydanlarındaki cesaretleri adaletle birleşmiştir. İslâm, sadece kılıçla değil, Türklerin gönlünde yeşeren inançla güçlenmiştir. Malazgirt’te Alparslan’ın orduları, Mohaç’ta Süleyman’ın askerleri, Çanakkale’de Mehmetçik… Hepsi, Allah’ın adaletini ve barışını yeryüzüne yaymak için mücadele etmiştir.
Kılıç, Türk’ün elinde zulmün değil, mazlumun koruyucusu olmuştur. Haksız yere kılıç kaldırmak, Türk töresinde ve İslâm ahlâkında asla kabul edilmezdi. Türkler, kılıcını sadece haklı davalar için çekmiş, bunu bir şan ve sorumluluk bilmiştir.
İslâm’ın Bayraktarlığı
Türk milleti, yalnızca savaş meydanlarında değil, ilim ve kültürde de İslâm’ın sancaktarı olmuştur. Selçuklular ve Osmanlılar döneminde kurulan medreseler, camiler, külliyeler ve hayratlar, bu milletin İslâm’a olan bağlılığının bir nişanesidir. Fatih’in İstanbul’u fethetmesi, Kanuni’nin adaletiyle dünyaya hükmetmesi, bu bağlılığın birer sonucudur. Türk, her zaman İslâm’ı korumakla kalmamış, onun güzelliklerini de dünyaya tanıtmıştır.
Kılıç ve Kalem
Türkler, İslâm’ın kılıcı oldukları kadar kalemi de olmuşlardır. İbn Sina, Farabi, Kaşgarlı Mahmud gibi büyük âlimler, Türklerin ilim ve irfanla İslâm’a hizmet ettiğini gösterir. Kılıcın ve kalemin birlikte hareket ettiği bir medeniyet, insanlığı barış ve huzura taşımıştır. Bu yüzden Türk, yalnızca kılıçla değil, ilimle de İslâm’ın bekçisi olmuştur.
Zalimlere Kılıç, Mazlumlara Sığınak
İslâm’ın kılıcı Türkler, her zaman zalimlere karşı bir kalkan, mazlumlara karşı bir merhamet olmuştur. Tarihin her döneminde Türkler, adaletin, merhametin ve insanlığın temsilcisi olmuştur. Bosna’da Aliya İzzetbegoviç’in “Bizi yalnız bırakmadılar” dediği gibi, Türk milletinin İslâm davasına olan bağlılığı hiçbir zaman eksilmemiştir.
Son Söz
Türk milleti, tarihten bugüne İslâm’ın kılıcı olma şerefini hakkıyla taşımıştır. Bu sorumluluk, yalnızca bir güç gösterisi değil, adaletin, merhametin ve inancın bir nişanıdır. Türkler, kılıcıyla zulmü yıkmış, kalemiyle medeniyet inşa etmiş, gönlüyle İslâm’ın sancağını dalgalandırmıştır.
Unutulmamalıdır ki: Türk, İslâm’ın kılıcıdır; keskinliği adaletten, gücü inançtan gelir.
Rafet ULUTÜRK