İnsan, dünyaya geldiğinde avuçları boştur; gittiğinde de öyle olacaktır. Yine de hayatı boyunca sanki sonsuza kadar burada kalacakmış gibi biriktirir. Daha büyük bir ev, daha dolu bir banka hesabı, daha pahalı eşyalar…
Oysa gerçekten önemli olan şey, sahip olduklarımız değil, paylaştıklarımızdır.
Her gün birinin selası veriliyor, ama gören duyan yok sanki. Koşturmaca içinde, göz göze gelmekten bile kaçınır hale geldik. Hayatımızı sanki hiç sonu gelmeyecekmiş gibi yaşıyoruz, sürekli topluyor, biriktiriyoruz.
Ama her şey bir gün bitiyor. O halde neden bu kadar hırs? Neden bu kadar mücadele, bu kadar yorgunluk?
Bu dünyada en büyük savaşı kendimize açıyoruz. Kendi ruhumuzu, huzurumuzu, mutluluğumuzu tüketiyoruz.
Oysa gerçekten önemli olan, bıraktığımız izlerdir. Paylaşılan bir tebessüm, zor zamanında tutulan bir el, bir çocuğun gözlerindeki güven duygusu…
Bunlar, unutulmaz izler bırakır.
Hayat, ne kadar süreceğini bilemediğimiz bir yolculuk. Yol boyunca sadece kendimiz için mi biriktireceğiz, yoksa paylaştıklarımızla gerçek anlamda iz mi bırakacağız?
Çünkü günün sonunda zenginlik, banka hesaplarımızda değil, başkalarının yüreğinde tuttuğumuz yerle ölçülür. Bu dünyadan giderken tek götürebildiğimiz, ruhumuzda biriktirdiğimiz iyiliklerdir.