Ortadoğu’da yıllardır süren çatışmalar, zamanla sadece toprak ve güç mücadelesinden ibaret olmaktan çıktı. İsrail-Filistin savaşı, artık insanlığın ahlak ve vicdan testine dönüştü. Ancak, bu savaşın derinliklerinde yatan başka gerçekler var: güç, ideoloji, ekonomik çıkarlar ve geleceği şekillendirme mücadelesi.
Teknoloji ve Savaş: Dengesizlik mi, Strateji mi?
İsrail, yüksek teknolojiye dayalı askeri altyapısıyla, modern savaşın tüm imkanlarını kullanıyor. Bombalar, dronlar ve demir kubbe sistemleri… Harcanan 500 milyon dolarlık bütçe, savaşı bir strateji değil, bir yıkım makinesine dönüştürdü. Ancak bu “güç gösterisi”nin ardında stratejik bir amaç mı var, yoksa sadece bir dengesizlik mi?
Bu harcamalar, İsrail’in askeri üstünlüğünü koruma çabasından daha fazlasını ifade ediyor. Savaşın sürdürülebilir olması için uluslararası destek şart. Batı’nın İsrail’e verdiği ekonomik, askeri ve politik destek, aslında bir ittifak değil, bir çıkar ortaklığını temsil ediyor. Ancak bu ortaklık, Filistin’deki trajediyi gölgeleyemez.
Ateşkesin Ardındaki Hesaplar
Ateşkes, her zaman savaşın bitişini ifade etmez. Bazen taraflar için yeniden pozisyon alma fırsatıdır. İsrail’in ve Hamas’ın ateşkesi kabul etmesinin ardında farklı nedenler yatıyor olabilir. İsrail, uluslararası kamuoyundan gelen baskıyı azaltmak ve ekonomik zararlarını kontrol altına almak istiyor olabilir. Hamas ise güç kaybetmeden, halkın desteğini diri tutmayı hedefliyor.
Ancak asıl sorun, bu ateşkesin uzun vadede barışa ne kadar hizmet edeceği. Ateşkesler, adaletin sağlanmadığı durumlarda yalnızca geçici bir “sessizlik” yaratır. Bu durum, çatışmanın gelecekte daha büyük bir patlama olarak geri dönmesine zemin hazırlayabilir.
Filistinli Çocukların Geleceği: Bir Nesil Neyi Temsil Edecek?
Gazze’de bombaların altından kurtulan çocuklar, yalnızca birer kurban değil, aynı zamanda geleceğin sembolleridir. Bugün açlık, yoksulluk ve korku içinde büyüyen bu nesil, yarının liderleri olacak. Ancak bu liderler barışı mı savunacak, yoksa intikam peşinde mi koşacak?
Filistinli çocukların travmalarla büyümesi, dünya tarihini değiştirme potansiyelini de içinde barındırıyor. İnsanlar, bu çocukları sadece kayıplarıyla anımsarken, onların gelecek yıllarda nasıl bir role bürüneceğini görmezden geliyor. İsrail’in bugünkü politikaları, belki de uzun vadede kendi güvenliğini daha da tehlikeye atıyor.
Mossad ve İsrail’in Prestij Kaybı
İsrail’in ünlü istihbarat teşkilatı Mossad, bu savaşta başka bir yüzünü sergiledi. Dünyada stratejik operasyonlarıyla bilinen bu örgüt, Filistin’deki operasyonlarıyla ne kadar etkili olduğunu sorgulatıyor. Operasyonların sivilleri hedef alması, Mossad’ın güçlü bir istihbarat örgütünden ziyade, insani değerleri hiçe sayan bir yapı olarak algılanmasına neden oluyor.
Bugün İsrail’in yaptığı operasyonlar, yalnızca masumların ölümüne neden olmakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası kamuoyunda prestij kaybına neden oluyor. Kadınları ve çocukları öldürmek, İsrail’i bir güç merkezi değil, insani değerleri çiğneyen bir devlet olarak gösteriyor.
İsrail’in Kayıpları: Sessizlik, Zayıflık mı?
İsrail, savaş boyunca kendi kayıplarını açıklamaktan çekiniyor. Bu durum, yalnızca Filistin’in yaşadığı trajediyi değil, İsrail halkının da karşı karşıya olduğu sorunları göz ardı etmesine neden oluyor. İsrail toplumu, bu savaşın ekonomik, psikolojik ve insani yükünü daha derinden hissediyor. İsrail hükümetinin bu kayıpları gizlemesi, kendi halkına karşı bir hesap verememe durumunu da beraberinde getiriyor.
Barış İçin Gerçekçi Bir Bakış
Bu savaşın kazananı yok. İsrail’in askeri üstünlüğü, Filistin’in masum halkını koruyamayan çaresizliğiyle birleşiyor. Ancak asıl sorun, dünya toplumlarının bu savaşa karşı sessiz kalması. Uluslararası toplum, barışın gerçek temellerini atmak yerine, taraflardan birine destek vererek çatışmanın sürmesine neden oluyor.
Bu noktada asıl soru şu: Barış mümkün mü? Eğer barış, adaletin gölgesinde sağlanırsa mümkün. Ancak bugün İsrail’in politikaları, Filistin’i bir tehdit olarak görmeye devam ettiği sürece bu pek mümkün görünmüyor.
Sonuç: İnsanlık Nereye Gidiyor?
İsrail-Filistin savaşı, insanlık tarihinin bir utanç tablosu olarak yerini alıyor. Toprak, ideoloji ve güç uğruna masumların hayatını kaybetmesi, insanlık değerlerinin giderek kaybolduğunu gösteriyor. Bugün İsrail’in politikalarını sorgulamayan dünya, gelecekte çok daha büyük bir vicdan muhasebesiyle karşılaşabilir.
Adalet ve barış, ancak tarafların geçmişin acılarını görüp, geleceği birlikte inşa etmesiyle mümkün. Aksi takdirde bu savaş, sadece İsrail ve Filistin’i değil, tüm dünyayı etkileyecek bir ateş çemberine dönüşebilir.