Bu, “biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” serzenişi, mazlûm ve mağdûr kitlelerin kadîm derdi ve tarihin derinliklerinden gelen taşınmaz ve bitmez acılardır.
Taşınmaz yüklerin ve bitmez acıların mağdûrları, ezildikçe gönül iniltileri kalp derinliklerine çöker. Bu çöküş, yerin fay hatlarında gaz birikimleri arttıkça depreme dönüştüğü gibi korkunç sinyaller vermeye başlar. Bu da nice zâlimlerin, devletlerin ve medeniyetlerin çöküşüne sebep olmuştur. Bugüne kadar bütün toplumlar hep böyle olmuştur. Olmaya da devam edecektir. Ancak her alanda hak yerini bulmalıdır.
Eğer hak yerini bulmuyorsa mutlaka cezalandırma kaçınılmaz olur. Bu tür cezalandırmaların yalnızca Fecir suresindeki bir bölümü dikkat çekici ve gerçekten uyarıcıdır; Ey Resûlüm! Rabbinin, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan Âd kavmine, sütunlarla dolu İrem’e, vadide kayaları oyup mesken edinen Semûd kavmine, kazıklar sahibi Firavun’a, ne yaptığını görmedin mi? Onlar kentlerde azdılar, oralarda çok kötülük yaptılar. Bu yüzden Rabbin onların üzerlerine azap kırbacını çarptı. (Fecir:89/6-10) Bu kavimlerin helâk edilme sebepleri çok yıkıcı olmuştur.
Fakat bugün gerek ülkemizde, gerekse dünyamızda hemen her alanda kötülükler yayıldı. Bu yaygın kötülükler zıvanadan çıktı. Artık kopma noktasına ulaştı. Evet, burada öncelikle bu sebeplerden faize çılddırdı. Cumhurbaşkanımız R. Tayyib Erdoğan başbakan olduğu tarihte faiz oranı gerçekten ilgi çekici orandadır.
O zaman faiz yüzde 63 idi. Önceleri düşürmeye başladı. Bu oran yüzde altıya indirildi. 2024 tarihi itibarı ile faiz oranı yüzde 45 oldu. Bununla, mazlûm ve mağdûr kitlelerin omuzları üzerine yüzde 45 olarak yeniden aşırı zulme dönüştü
Aslında Faiz, bilindiği ve yaşanarak zararı her şeyi etkilediği gibi zâlimlerin iştahını da kamçılar duruma geldi. Faiz alan kuduruyor, zulmü güç kazanıyor. Faiz verende de teslim olduğu için zâlim oluyor. Hakka inananlar toparlanıp topluca batılı kaldırmamaları yüzünden onlarda zâlimlerle berber sorumlu oluyorlar.
Eğer hak onların beşerî sistemlerine tâbi’ olsa idi gökler, yer ve bunlarda olan kimseler gerçekten bozulur perişan olurlardı. Ancak biz onlara öğüt olacak zikirleri olan Kur’an’ı getirdik de onlar zikirlerinden yüz çevirip uzaklaşıyorlar. (Muminûn:23/71) Demek ki çaresizlikten zulme boyun eğenler de hak ediyorlar.
Bu faiz belası ekonomik hayatta her şeyi etkiliyor. Yüzde 45lik faiz piyasadaki çıkarcı güçlerin kârı oluyor. Bunlar kârdan çok soygun yapıyorlar. Üstüne üstlük aşırı kazançları ile beraber bu belayı da tüketici kitlelere yüklüyorlar. Üreticide beş lira olan bir ürün tüketiciye kırk beş liraya diretiliyor. İşte aradaki farkı çıkarcılar yüzde 45lik faizi ile beraber hortumluyorlar. Çıkarcı çevreler, verdikleri hizmetin çok üstünde bir hortumlama ile kazanca kazanç katıyorlar. Yüzlerce ve binlerce şube açıyorlar.
Bunlardan yalnızca bir süper marketin Türkiye’de marketlerinin sayısı 8.407 mağaza olarak icraatlarına devam ediyor. Bu kadar büyük servete konmaları bundan kaynaklanıyor. Kasiyerlerine gereken değeri ve hak ettiği ücreti de vermiyorlar. Bu zûlüm üstüne zûlüm de, beşerî kanunların bozukluğundan ve boşluğundan kaynaklanıyor. Gariban ve insanlık nümûneleri bakkallarımızı bitirdiler. Başka esnafın gelirlerine göz diktiler. Bu tarzda “ipin ucunu eline geçiren” nicesi yemeye doymuyor.
Alın teri döken küçük esnaf akşama evine giderken ekmek parası sıkıntısı çekiyor. Tüm tüketiciler kan ağlıyor. Hele yalnız oy vermek için el kaldırma görevlileri, 233 bin lira maaş alanlar ve tüm çıkarcılar! İnsaflı olun ve adalete dönün!
Çıkarcılığınızla büyük felaketlere sebep olmayın!!! Esselamualeykum.
İlhan Oral