ALLAH’ı Ciddiye Almayan Zihniyet!! (1)
Köyümde cuma vaazımda anlattıklarımdan bir cümle, cemaatimizden duyarlı
bir kardeşimizin ilgisini çekmiş. Bu cümleyi düşünmüş sonra imama sormuş.
Köyümüzün genç imamı İshak hoca da bu soruyu, bana iletti. Bu soru tek bir insanı ilgilendirecek soru değil, tüm İslam ümmetini silkeleyecek vahim bir tablodur.
Soru; “Allah Teâlâ’yı devre dışı bıraktık, araya aracılar koyduk.” Kim bunlar? Soru bu, amma görünen gerçek de bundan başka görüntü vermediği için manidardır.
Eğer sorunun cevabını Kur’an’dan almak gerekiyorsa ki, bunu yapmak en doğru ve mecburi olanıdır. Öncelikle şimdi mealini okuyacağımız ayeti kerime bütün ters akan suları asli şekline döndürecek nitelikte nettir, sağlamdır ve kesin delildir.
Aksi ise önlenemez felakettir. Bu korkunç felaket günümüzde gördüğümüz Filistin’in yürekler yakan trajedisidir. Ondan da daha korkunç trajedi müslümanların hedefi görememeleri ve ne yapacaklarını bilmez halidir. Amma Allah bildirmektedir;
Dikkat edin, “halis” yani sade ve esas din, ancak Allah’a ait olanıdır. Ondan başka, kendilerine bir takım tapınacak dostlar edinenler de şöyle diyorlar: “ Biz o dostlara ancak, bizi Allah’a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” Elbette Allah, o putperestlerle müminler arasında, ihtilâf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Muhakkak ki Allah, yalancı kâfir kimseyi hidayet sistemine kavuşturmaz.. (Zumer:39/3) Şimdi ben soruyorum. Hele bir düşünün! Ciddi düşünün!
Din olarak yaşanması gereken sade ve esas “halis din” ancak Allah’a ait olduğunu öğrendikten sonra sizin ne yapmanız gerekir? Eğer bunu eksik buluyor, beğenmiyor ve buna tabi olmuyor da, Allah ile aranıza doldurduğunuz beşerî ilaveleri “din” zannedip ondan taviz vermeden yaşıyorsanız, Allah’ın size ne yapmasını ve ne vermesini belersiniz? Bu ağır ifadeler karşısında “cahiliye taassubuna” kapılmayalım.
İlâhî hakikatleri, “Erhamurrahîmin olan Rabbimizin beyanları olarak alalım.
Ey Habibim de ki: “Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize gelen, Allah’ın Resûlüyum. O Allah ki, yer ve göklerin mülkü Onundur. Ondan başka ilâh yoktur. Öldürür, diriltir. Hem Allah’a, hem de bütün kelimelerine iman eden o ümmî Nebi Resûlüne iman edin ve o peygambere tabi olun ki, hidayet sistemine kavuşasınız. (Araf:7/158) Şimdi bakın, bu kadar net beyanları söylemekten bizi engelleyen nedir?
Şüphesiz o kimseler ki, dinlerinde tefrikaya kapıldılar ve muhtelif fırkalara bölündüler. Ey Resûlüm sen hiçbir şeyde onlardan değilsin. Onların işleri ancak Allah’a kalmıştır. Sonra onlara ne yapar olduklarını O haber verecektir. (En’am:6/159)
Allah Teâlâ’yı hayatlarından çıkarmış olan ya da Onu ciddiye almayacak kadar dinlemeyen müslüman toplumlar bugün çok vahim bir tablo görüntüsü vermektedirler. Bu vahim tablo görüntüsü ile müslümanlar ağır vebal altında kaldıklarının farkına bile varamıyorlar. Yalnızlaşıyor ve amansız vesayet altında kalıyor inim inim inliyorlar. Gittikçe asimile oluyorlar. Değil yalnız ülkemiz, tüm İslam ülkeleri derin bir bataklıkta çırpınmadıkları halde batmaktadırlar. Bundan vahimi bunun farkına varamamalarıdır.
İşte bu kadar ağır ifade beni çok zorladı. Yazsam mı, yazmasam mı, düşündüm. Bu beni giyotinvâri bir cenderede sıkabildiği kadar sıkıverdi. Çaresiz, kaldım yazdım.
Elbette Allah’ı ciddiye almayan zihniyet;” kâfir ve münafıklara aittir. Pekiyi müslüman olup da hayatından Allah’ı çıkarmış olurlarsa bunların yaptıklarına ne denir? Yoksa bunları mazur görmek mi gerekir? Ya da nasıl olmazsa bizdendirler, diyerek kabullenmemiz mi gerekir? Yoksa “halis dinin” gereklerini yapmak mı?
Allah ile aramıza yerleşenler? haftaya. İNŞAELLLAH. Esselamu aleykum
İlhan Oral