Bir varmış bir yokmuş, güzel bir ülkenin, şirin bir diyarında bir sabah ıngaaaaa diye avazı çıktığınca haykırarak bir çocuk dünyaya gelmiş.
Daha doğduğunda akraba-i mahlukatı ve çevre sakinleri hissetmişler bu çocuğun ileride çok büyük bir sanatçı olacağını.
Böyle bir ses, böyle bir tutkuyla meme isteme inadı görülmemiş başka bir çocukta.
Tıpış tıpış yürüyene kadar her istediği, erişemediği şeyi elde etmek için avazı çıktığınca bağırıp huysuzluk eden bu velet, okul çağına geldiğinde namı kendisinden önce okula girmiş, öğretmenleri tarafından duyulmuş. Arkadaşları ona “YAMUK PRENSES” lakabını yakıştırmışlarmış.
Aslında erkekmiş ama kız gibi tavırları, sulu gözü, istediğini elde etmek için inadı, huysuzluğu, kimseyi çekememesi ve kıskançlığı nedeniyle diğer çocuklar ittifak ile bu ünvanı vermişler kendisine.
Okul yılları esnasında da kopya çekmek, soru araklamak gibi her üç kağıda başvuran yamuk prenses en sonunda okuldan atılmış.
17 yaşında ilk okulu ancak dışarıdan bitiren bu şahsına münhasır prenses “benim tarzım bu, herkes alışacak, kabullenecek” diyerek, farklı özel biri olduğunu dikte etmeye çalışıyormuş.
Devleti yıkmayı, vatanı parçalamayı tasarlayan dış ülkelerin hemen dikkatini çeken bu yumurcak bir anda kendini o devletlerin kucağına oturmuş halde bulmuş.
Kucak muhabbeti pek hoşuna giden prensesi her oturtuşlarında ona hediyeler vermişler, taltif etmişler, egosunu şişirdikçe şişirmişler.
En sonunda içlerinden biri onda çok daha büyük istidat (doğuştan gelen yetenek) olduğunu görüp “gel, sen artık benim metresim ol” demiş.
Bu teklifi cazip bulan ve hemen balıklama sorti yapan yamuk prenses artık orta malı olmaktan kurtulmuş hayvanlar aleminde tek eşli hayata geçmiş.
Halkın en hassas değerlerinden biri olan alanda özel eğitim aldırılan bu şahsiyetsizin bu alanda bilgisinin olmadığını görüp ona karşı çıkanları bertaraf eden büyük patronu ona müthiş bir vizyon çizmiş ve önünü açmış.
Kısa zamanda kendisinin büyük makamlara getirildiğini gören, çevresinde geniş kitleleri toplayan bizim huysuz, kinci artık şahsi hesaplaşmaya, önüne çıkanı, kendisine itiraz edeni kumpaslar kurdurarak yok etmeye başlamış.
Doğuştan gelen yeteneğini, sahibinin teşvik ve taktikleriyle pekiştiren bizim yaramaz, çoğu saf iyi niyetli insanı kandırırken, sahibinin kendisi için seçtiği hain cüceleri sayesinde operasyonlarını başarıyla yürütmenin hazzını yaşıyordu doyasıya, özgürce, sere serpe sahillerde, uzanmıştı kumsala şarkılar söyleyerek.
Küçük, büyük her oluşumda bir baş olur ve onun etrafında fedaileri cüceleri. Bu belki tarih boyunca böyleydi. Kimi başlar ve cüceler hayra hizmet ettiler, ediyorlar; kimileri de şerre hizmet ediyorlar.
Çoğu vakit ne olduğunu, emrin kimden geldiğini anlamazsınız, bunu anlamak için uzman istihbarati çalışmalar gerekir. Hatta, kimi operasyonları çoğu vakit en iyi istihbarat teşkilatları bile çözemez yada uzun süre sonra çözer.
Karma karışık ilişkiler yumağı vardır usta istihbarat birimlerinin hazırlayıp, yürürlüğe koyduğu önemli operasyonlarda. Hiç aklınıza gelmeyecek, size çok saçma, mantıksız gelen unsurları bir araya getirirler, ilişki içine sokarlar. Ona düşman sandığınız bir grubun ona destek vermesini sağlarlar.
“Yahu bunlar din düşmanıydı, nasıl oldu da bu dinci gözüken adamın önünü açmışlar” dersiniz ağızınız açık, hayretler içinde.
Yamuk Prenses ve hain cüceler başlıklı yazım muazzam infial uyandırmıştı yayınlandığında bundan 20-25 sene önce.
Yazdığım gazetenin patronuna gelmişler ve beni işten atmasını istemişlerdi.
Bazen gerçekten “keşke bilmeseydim insanların çoğu gibi” diyorum içimden. Kimi vakit kabuğuma çekiliyorum, susuyorum, kimseyle konuşmuyorum; alıyorum başımı Gökçe Ada’ya gidiyorum, Alanya’ya gidiyorum, tek başıma kafamı dinliyor, insanlardan kaçıyorum.
Sonra dayanamıyorum, ANA kabul ettiğim vatanımın son kalan parçasının da koparılmaya çalışılmasını, diğer kısmı gibi işgale uğramasını seyredenlerden olmamak için dönüyor ve topladığım enerjimle mücadele etmeye başlıyorum tekrar.
Bazıları sanır ki vatan toprağımız devletin sınırları kadardır; hayırrrr vatan toprağımız 23 milyon kilometre kare gibi devasa büyüklüktedir ve çoğu işgal altındadır, kurtarılmayı bekler.
Irkçı mıyım? Aslaaaaa. Irkçı olmaktan Allah’a sığınırım.
Ne ırkçıyım, ne türkçüyüm lakin; Rabbim rızasına uygun hareket eden Türk atalarıma ümmetin sancaktarlığını bahşetmiş ve BİN seneye yakın adaletle hükmeden soylu atalarım sayesinde dünya mazlum halkları da rahat nefes almışlar bu dünyada.
Ne Boşnaklar, ne Arnavutlar, ne Pomaklar Türk’tür. Ama bunların hepsi örnek İslami hayat süren adil Türk ailelerin örnek davranışlarından etkilenerek İslam’ı öğrenmişler ve severek Müslüman olmuş kardeşlerimizdir ve çoğu kendisini Türk olarak görür.
Avrupa’da Türk kelimesinin karşılığının Müslüman olmasının nedeni Türklerin İslam adaleti ile fethettikleri yerlere hükmetmesi ve zorlama, asimile yapmadan başka Hristiyan ırkların İslam’ı seçmesidir. Türklerin güç kullanarak Avrupalı medeniyetsiz cani devletlerle savaşıp, onları yenmesidir.
Hey hat gelin görün ki, biz hemen her Avrupa seferimiz esnasında yurdumuzda, Doğu sınırlarımızda kargaşa çıkarmıştır sözde Müslüman olan Persler. İslam’ı, adaleti değil; mezhepsel menfaatleri amaç edinmiş güruhlar takoz olmasalardı belki de şimdi İtalya, Fransa, İspanya, Almanya diye bir devlet olmayacaktı.
Ölçülü olacağız kardeşlerim, itidalli hareket edecek ve konuşacağız. Akıllı strateji izleyeceğiz. Öncelikli hedefimiz: düşmanlarımızı etkisiz hale getirmek, onların vatanımız üstündeki emellerini boşa çıkartacak hamleler yapmak.
Küçücük beyinlerimize şunu sokalım: Milli meselelerde politika, siyaset, şuculuk, buculuk olmaz!…. Bir olmak gerekir. Düşmana karşı tek vücut DİK duruş sergilemek gerekir.
Adalet, Hak üzerine Milli karar alan yöneticilerinin kuyusunu kazmayacaksın, aksine destek olacaksın!..
Vatan sathının, ülke sınırlarının, iç güvenliğinin sağlanması için mücadele eden İktidarına, İç İşleri Bakanlığına, Milli İstihbarat Teşkilatı’na, Orduna, Polisine sahip çıkacak, destek vereceksin!..
Yamuk Prenses ve hain cüceler’in diğer hikayelerinde buluşmak üzere şimdilik hoş kalın, sağlıklı kalın.
28.9.2022
İbrahim Tamer
Kaynak: Trabzon haber merkezi
İbrahim bey elinize sağlık gerçekten masal gibi okudum.Akıcı ve akılcı yazılarınızın devamını dilerim