Mutluluğun Ekonomisi – Bir Küreselleşme Eleştirisi

Yayınlama: 27.05.2023
13
A+
A-
Sosyal Hizmetler Uzmanı

MUTLULUĞUN EKONOMİSİ – BİR KÜRESELLEŞME ELEŞTİRİSİ

Küreselleşmeyle birlikte dünyanın en ücra köşeleri dahi artık küreselleşmeden etkilenebilmektedir. Belgeselde yer alan Ladakh toplumunda apaçık bir şekilde görülmektedir ki dış dünya da ki lüks yaşam yoktu fakat sanayi sonrası toplumlumlar da yaşayanlara nazaran sürdürülebilir bir yaşama sahiptiler. Gerçek mutluluğun yani insanın özünü oluşturan değerlerin, doğa ile temasın, birlik beraberliğin ne demek olduğunu biliyorlar ve yaşıyorlardı. Son 20 yılda yaşanan küreselleşmenin etkileri Ladakh toplumunu dahi etkilendiğini görmekteyiz. Bu durum bize küreselleşmenin ne kadar çok ilerlediğini Mutluluğun Ekonomisi belgeselinde çok net bir şekilde ifade ediliyordur.

Öncelikle küreselleşme ve insani ilişkilere değinmek istiyorum çünkü toplumları toplum yapan içinde yaşayan bireylerdir. Küreselleşme doğrudan bireyi etki altına almaktadır. Eskiden mutlu, huzurlu, iş birliği, dayanışma ve saygı çerçevesin de yaşayan insanlar yerini mutsuz huzursuz bencil kişiliklere bürünen bir dönüşüm içindedir. Bu durum nasıl oldu da bir an da dönüştü? Maalesef ki küreselleşme sayesinde. Ladakh toplumuna bakacak olursak, batılı tüketim kültürü karşısında kendini zavallı hissetmeye başlamıştır. Daha önceleri yaşadıkları toplumda fakir ev yok diyen bireyler, küreselleşmenin etkisiyle kendilerini ilkel ve fakir olarak tanımlamışlardır. İnsan ilişkilerinin zayıflaması beraberinde bireyin yalnızlaşmasına sebep olmuştur. Son yıllarda intihar oranlarının artmasının altında yatan insanların sosyalleşmeden yalnızlığa geçişidir. Ladakh da ki bu değişimler aç gözlüklerinden değil dış dünyanın kapitalist düzenin getirdiği hızlı tüketim, ekonomik dönüşümlere maruz kalmalarındandır. Küreselleşme toplumların ruhunu yok etmiş beraberinde kültürleri de yok etmiştir, etmeye de devam ediyordur.

Küreselleşmeyi savunanlar hızlı iletişimi, kolayca seyahat edebilmeyi bizi birbirimize yakınlaştıracağını düşünüyorlar lakin yanılıyorlardır. Küreselleşme ekonomik bir süreçtir bunu göz ardı edemeyiz. Ulus ötesi büyük şirketlerin lehine olan bu süreç rekabetin artmasıyla birlikte yerel halkın aleyhine işleyen bir süreçtir.  Kapitalizmin amacı daha çok kar etmektir. Dünya ekonomisinde sürekli bir sermaye akışı vardır. Bu akış büyük sermayelere sahip olan merkez ülkelerin çevre ülkeleri sömürmesiyle ve özelliklede köle ticaretinin başlamasıyla daha da yayılan bir süreçtir. Ulusötesi şirketlerin maliyetleri aşağıya çekmesiyle daha fazla kar gütme amacıyla pazarlara ihtiyaç duyarlar. Ne kadar büyük pazara erişebilirlerse o kadar çok kar mantığıyla hareket etmektedirler. Aynı zaman da kapitalist sistem; güçlü devletlerin karşısındaki zayıf devletlerin siyasi gücünü kullanarak o ülkenin piyasasına hâkim olmaktadır. Tepeden küreselleşmenin yani özellikle kuzey ile bağlantılı olan ve güneye dayatılan büyüölçekli güçler (ulus devlet) tarafından yaratılan ve yaygınlaştırılan bir süreçtir. Belgeselde de gördüğümüz gibi Ladakh toplumu kendi tarlalarında üretim yaparken, geleneksel eşyalar tasarlayıp satarken daha sonra yerini kapitalizmin dayatılan piyasadaki ürünler yerini almıştır.

Küreselleşme tek bir alanda değil hayatlarımız her alanında vardır. İlk başlarda sadece tekstil üzerine iken günümüz de en büyük ağı teknolojidir. Dünyanın bir ucundaki bilgiler, modalar, yemekler, diziler, diller vs. dünyanın diğer ucuna kadar gitmektedir. Bakıldığında bu yenilikler, dönüşümler iyi gibi gözükse de toplumları bireyleri fark etmeden asimile etmektedir. İnsanlar kendi kültürlerinden uzaklaşmakta, benliklerinden farklı bir kimliğe bürünmeye dönüşmektedir. Köylerden kente göç ile birlikte dönüşümler daha da artmıştır. İnsanlar tarlalarını bırakıp daha çok para kazanmak için kentlere göç etmişlerdir. Bu durum özlerinden ayrılmalarına sebep olmuştur. Aynı Ladakh toplumunda olduğu gibi onlar asıl özlerini oluşturan yerel üretim, tarım, toplayıcılık gibi işleri yaparken mutlulardı. Kentlerde o mutluluğu, huzuru bulamadılar çünkü özlerinden ayrılmış bireylere dönüşmüşlerdi.

Küreselleşmenin sonu mümkün mü peki? Sonu olan bir dünyada sonsuz bir büyüme yaratılabilir mi? Wallerstein’ in de dediği gibi daha az ücretle çalışacak kimse bulamadıklarında: Kapitalizm elbet bir gün bitecek.

Küreselleşme sisteminin doğasındaki ölçüsüz israf durdurulduğu takdirde daha sürdürülebilir bir dünya olacaktır. Yerel bilgiye yakınlaştıkça anlamlı ve sürdürülebilir bir hayat bizleri bekliyor olacaktır çünkü yerel bilgi, yaşam hakkındaki bilgidir, yaşamla ilgilidir. Günümüz de insanların hiç zamanlarının olmaması gerçekliğin olmamasından kaynaklıdır. Ladakh toplumunun bolca zamanları vardı çünkü onlarda gerçeklik vardı. Bu gerçeklik insanın temel ihtiyacıdır. Bu bağ tekrardan sağlanabildiği takdirde tekrardan mutluluğa erişilebilecektir.

Ayşe Tamer (Sosyal Hizmet Uzmanı)

Kaynak: çamlıca vadisi

Bir Yorum Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.