NEHRİN ÜSTÜNDEKİ ŞEHİR…

Yayınlama: 27.02.2024
21
A+
A-

Burası Londra, bulunduğumuz yer ise çok güzel değerlendirilmiş bir bölge. Insanoğlu demek ki isteyince yapıyor/yapabiliyor, görülmeye değer bir güzellik. Thames nehrini bir ağ gibi örmüşler, binaların temelini nehrin içine atmışlar ve üstüne de ufacık, ufacık binacıkları kurmuşlar. Ufacık dediğime bakmayın, her bina en az 40-50 kat. Bunların hepsi çok önemli binalar; çoğu bankaların merkez binaları ve çeşitli holdinglerin ana merkezleri. Fotoğraflamak istediğinizde binanın tepesini de sığdırayım derseniz yere yatmanız gerekiyor. Tabii bu binalarla, bitmiyor etrafınıza baktığınızda alışveriş yapabileceğiniz mağaza ve dükkanlar, oyun salonları, cafeler ve önlerinde kendilerine ait masa ve sandalyelerde oturup nehri seyredeceğiniz, çayınızı kahvenizi yudumlayıp yemeğinizi yiyebileceğiniz yerler de mevcut.

Yok ben sadece dolaşacağım etrafı görmek istiyorum derseniz gezmekle bitiremezsiniz! Nehrin üstüne yapmış oldukları diğer kısıma geçmek için bir köprüden geçiyorsunuz. Köprünün üstüne çıktığınızda nehrin üzerinde ağır ağır dönerek hareket eden daire biçimindeki ufak botlar hemen dikkatinizi çekiyor. Botların ortasında yine yuvarlak bir masa ve masa üzerindeki minicik mangalları üstunde bir şeyler pişiren, eğlenip kahkaha atan gençleri veya aileleri görüyorsunuz. Botun üstü, ne zaman yağacağı belli olmayan yağmura denk gelip ateş sönmesin, keyifler kaçmasın diye, bir çadır ile kapatılmış. Köprüyü bititrip karşı tarafa geçince yine binalar sizi karşılıyor; genişce yolları adımlayarak dolaşıyorsunuz. Binalar arasındaki yolların orta kısımları açık su kanalları ve üstünde yetişebilecek çiçeklerle donatılmış. Kanallar, onları gece aydınlatacak ışıklandırma sistemleri, su fıskiyeleri ve aralarına yerleştirilmiş değişik bir çok heykel ve sanat eseri ile dekore edilmis.


Acıkırsanız etraftaki çok çeşitli balık ve balık ürünleri ile misafirlerini ağırlayan lokantalara girebilirsiniz. Eğer yerinizi ayırtmış iseniz mesele yok fakat randevunuz yoksa aç kalmaya mahkumsunuz çünkü yer bulmak mucize. Lokantanıza varabilmek için ayrı bir tünelden geçmeniz gerekiyor; ışıklı, müzik sesleri ile donatılmış tünel gençlerin resim çektirdikleri, müziklere eşlik ettikleri, şakalaştıkları kısacası kendilerini kaybettikleri bir geçit durumunda. Lokantaya vardığınızda kapıda karşılanıyorsunuz, içerde masanız temizlenmiş hazırlanmış durumda olduğu için yerinize oturuyor yemek siparişinizi veriyorsunuz. Hepsi hazırlanıyor sıcak sıcak masanıza geliyor. Size de afiyetle yemek kalıyor.

Yani bir gününüzü geçirdiğiniz o yerlerin gündüzü başka güzellikler sunarken gecesi de ışıl ışıl yanan lambalar sayesinde daha başka bir güzelliğe bürünüyor. Yapılan her şey bir kez ve son kez olarak düşünülüyor ve yapılıyor. Daha sonra şurasını şöyle yapalım, burası olmamış yıkıp tekrar yapalım demeye gerek kalmadan hazırlanmış projelerle imar ediyorlar ve tek seferde bitiriyorlar.

Temennim odur ki bizim memleketimizdeki yönetici ve idareciler de bu gibi projeleri kalıcı olarak düşünsün. Bazı kişilere rant sağlamak amaçlı veya ben yaptım oldu zihniyeti ile değil de milletin parasını kendi parası gibi kabullenerek hareket etsin. 19 – 02 – 2024

Mahmut Şevket Haberveren
( Nabi Nabizade )

Bir Yorum Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.