Ülkemizin dış politikasında dahi muhalefet etmenin gayretinde olan bir kısım siyasi ve avenelerinden bahsetmek istiyorum. Ya ülkemizi şikayetle meşgul oluyorlar, ya da hükümeti… Veya “Ne işimiz var Suriye’de, Irak’ta, Libya’da” diyorlar.
Gazze’nin üstüne ölüm kusan Siyonistlerle ilgili haberler çoğalınca “Onlar topraklarını sattı. Oh olsun onlara. Filistin’den bize ne?” demeye başladılar.
Binlerce insan katlediliyor, kadınlar, çocuklar bombalar altında can veriyor. Binlercesi de yaralı. Yaklaşık 2 buçuk milyon insan, açlığa-susuzluğa mahkum edilmiş bir açık hava hapishanesinde. Şehitlerini layıkıyla gömemiyor, yaralılarını tedavi edemiyor. İlaç bulunsa kullanılacak hastane yok. Hastane bulunsa, elektrik yok, su yok. Kısıtlı imkanlarla şarj edilen telefonların ışığında ameliyatlar yapılırken, kesilen bedenlere verilecek morfin yok. Yaralıların ilacı yüreklerindeki iman ve dillerindeki dua…
BEKLİYORUM O ÇAĞRIYI!..
İslam Alemi olarak bizim yapabildiğimiz ne peki? Sadece protesto ve kınama. Daha dün bir miting yapıldı. Yaklaşık 2 milyon kişi katıldı İstanbul’daki mitinge. İbrahim Tamer’in de dediği gibi “Dağ fare doğurdu” maalesef. Bekledik Reis’den şöyle kallavi bir mesaj. Bir çağrı veya “Gereği yapılıyor” demesini bekledik. “Bir gece ansızın” diye başlayıp ardında da “Gazze’ye gidiyoruz” mesajını duymak istedim. Olmadı-olamadı.
Biliyor ve ümit ediyorum ki; Türk ve İslam dünyasının lideri ülkem, bir yandan Siyonist sürüsünü telin ediyor, diğer yandan ‘Ne yapılabilir?’in çaresine bakıyor. Lider ülke olmak bunu gerektirir.
15 Temmuz ihanetinde milleti sokaklara çağıran devletim, Gazze için de bir çağrıda bulunsa, yaşına başına bakmadan koşa koşa gidecek milyonlarca vatan evladı var bu ülkede. Yaşı ellinin üstüne çıkmış acizane, o çağrı için kulak kabartmış bekliyor mesela… “Belki bize de yapacak bir iş düşer” diye devletimin çağrısını bekleyen binlerce vatan evladı var. Biliyor ve gurur duyuyorum milletimle.
BOYKOT, TEK BAŞINA ÇÖZÜM MÜ? ELBETTE DEĞİL…
Mazlumun ahını yerde bırakmayacak, zalimin çanına ot tıkayacak milyonların varlığı bile teselli oluyor bazen. Protestolarımızı var mesela, boykotlarımız var pek de azımsanmayacak bir etki sağlayan. Kendimi bildim bileli kapısından dahi geçmediğim onlarca mağazayı boykot ediyor millet. Onlarca marka, binlerce ürünün boykotu var bugünlerde.
Vatanını, dinini ve milletini seven kardeşlerim boykot yaparken, bir kısım hadsiz de çıkıp “Niye boykot yapıyorsunuz? Buralarda çalışan ekmek yiyen milyonlarca vatandaşımız var.” diyerek duyar kasıyor. Vatandaşını, milletini çok seviyor da her şeyi onun üstünde tutuyormuş gibi yaparak, hükümeti eleştiriyor.
ATATÜRKÇÜLÜK MASKESİ TAKMIŞ UTANMAZLAR!..
Yukarıda da dedim ya “Muhalefet etmeyi” başka türlü anlayan bir muhalefetimiz var bizim. “Cumhuriyetimizin 100. Yılını, tam manasıyla kutlayamadık” diye sızlanan bir muhalif zekadan bahsediyorum. İstanbul’un gerdanlığı olan Boğaz’dan geçen 100 tane savaş gemisi görülmez onlar tarafından ya da akşam patlayan havai fişeklerin sesi kulakları tarafından duyulmaz. Bütün bir ay boyunca insanların 100. Yıl kutlaması yaptığına şahitlik etmemişlerdir mesela.
Rakı-leblebi edebiyatıyla “Atatürkçülük” yaptığını zanneden bu güruh “Arap”ı sevmez. “Araplar, Osmanlı’yı sırtından vurdu” der. Sanki Osmanlı’yı çok severmiş gibi. “Bize ne Araplar’dan” deyip, Arap müziği eşliğinde göbek atarak “Cumhuriyetçilik” oynamayı pek severler.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümünde çıkıp “Vals” yaparlar da bir dua etmeyi beceremezler. Bir gün ellerini açmışlar mı? mesela… “Mustafa Kemal’in ruhuna” diyerek dua etmişler mi acaba? Mustafa Kemal’in mezarına tazimde bulunurken, esas duruşta beklemeyi “Çağdaşlık ve ilericilik” olarak görürler. Ellerini, semâya kaldırıp dua etmeyi niye düşünmezler?
Merhum Necip Fazıl Kısakürek, yıllar önce sanki bu günkü güruhu tarif etmiş:
“Bir nesil türettiler, yamyam sürüsüne denk.
Oh, ne tatlı şey derler, necaset yese firenk.”
Selam ve dua ile…
AYHAN KAYA / 1 KASIM 2023