Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in son açıklamaları, aslında yıllardır halkın içinde biriken bir gerçeği yüksek sesle tekrar dile getirdi: “Bu ülkede sistem çökmüş durumda.” Teodora Georgieva skandalı sadece buzdağının görünen kısmı. Daha önce de “Hemus otoyolu” yolsuzluğu, “KTB batışı”, “BulgarTabak’ın akıbeti”, “Sekiz Cüceler” olayı ve daha niceleri… Ortada suç var, sorumlu yok. Olay var, ama hesap yok. Devletin adından başka bir şey kalmamış.
Ve bugün, Cumhurbaşkanı bile “Artık başka yollar denemek gerekebilir” diyorsa, bu cümle bir çığlık değil de nedir?
Ama soralım: Hangi yollar? Kimle ve nasıl?
Toplumun %60’ı sandığa gitmiyor. Bu, aslında sessiz bir isyan. Halk “hiçbirine inanmıyorum” diyor. Oyunu gasp eden değil, halkını anlayan, içinden çıkan bir lider bekliyor. Ve işte bu büyük boşluk, samimi, dürüst, halktan bir kişinin tek başına iktidar olmasına kapı aralıyor. Ama o kişi sadece bir “siyasi figür” değil; aynı zamanda halkın özlemini duyduğu güvenin, adaletin ve merhametin simgesi olmalı.
Bulgaristan artık partilerin değil, temiz bir aklın ve temiz bir yüreğin liderliğine ihtiyaç duyuyor. Yeni bir toplumsal sözleşmeye, yeni bir devlet ahlakına, yeni bir yol haritasına… Bu ancak halkın sessiz çoğunluğunun harekete geçmesiyle mümkündür. Oy vermeyen %60, eğer bir araya gelirse sadece seçim sonuçlarını değil, ülkenin kaderini değiştirir.
O yüzden artık sorumluluk sadece siyasetçilerin değil. Vatandaş da kendine sormalı: “Ben ne yapıyorum?” Sandığa gitmeyerek kimleri güçlendiriyorum? Susarak hangi adaletsizliği meşrulaştırıyorum?
Çözüm, yukarıdan değil aşağıdan gelir. Ama yukarıya doğru yükselen bir vicdan hareketiyle…