Anayasa Değişikliği Ve Çağdaşlık

Yayınlama: 19.05.2023
19
A+
A-

Anayasalar, millî mutabakat ürünü, belge metinlerdir. Bu itibarla istisnasız her vatandaşın problemlerinin çözüm kaynağı olması gerektiği gibi taşkınlıklarının durdurulmasının da dayanağıdır. Çağdaş anlayışların yönlendirici olmaktan çok, insanın kolay yaşamasının yollarını açmanın görev sayıldığı anlayışlar olduğu görüşünün, insanlığın bir nevi tam ve tek ortak olduğu görüştür.

Hal böyle olunca mutabakata dâhil olanların maddî – manevî

ihtiyaçlarının, toplumsal farklılıklarına ve dahî dinî- felsefî

nüanslarına rağmen kolay yolardan giderilmesinin kurallarının kaynağı da şüphesiz anayasalardır. Kurallar manzumesi olan bu anayasalar, elbette ki toplumdan topluma değişiklikler gösterirler.

T.C. Anayasası da bizim toplumumuzun yaşama kaynağı ve mihengidir. Değilse mihengi olacak vasıfta anayasa tertiplenmelidir. Böyle olunca insana mahsus bütün problemlerimizin de çözümü için başvuru kaynağıdır.

Toplumsal gelişmeler karşısında, yetersizliği görüldükçe de

sosyal mobilitenin yolunun açılması için gelişen topluma değişen anayasalar oluşturulur. Bu da yasama organının, TBMM’nin görevidir. Kız çocuklarını okula çağıran kampanyaların revaçta olduğu bir memlekette “Haydin kızlar okula” çağrıları, kulaklarda uğuldarken kız öğrencilerin başlarının kapalılığı gerekçesi (sebebi) ile bin bir çile ve geçim sıkıntısı içinde kazandığı ve de kayıt olduğu üniversitenin cümle kapısından içeri sokulmayışlarının sebebini de Anayasada aramak ve çözüm bulmak okur-yazarların aslî görevlerinden sayılmalıdır. Başı örtülü öğrenci “dinimin bir vecibesidir de onun için örtüyorum.” diyor. Muhalif olanlar da “hayır siyasî simge olduğu için örtüyorlar.” diyor. Hangisi doğru? Başörtüsünü resmen siyasî simge bellemiş bir siyasî parti var da biz mi bilmiyoruz. Sonra nereden biliyorsunuz? Bizim göremediğimiz bir bildirge mi var ki?  Dinî gerekçe ile örttüğünü kabul edelim. Bu anayasanın hâkimiyetinin dışında bir din mi var? Onun simgesini mi taşıyorlar. Yasa dışı bir siyasî parti mi var? Onun simgesi mi bu. Yazık. .! Ne yasa dışı bir siyasî parti var ne de yasa dışı bir din. Bu anayasa hükmüne tabi insanların kahir ekseriyetinin nüfus kayıtlarında “din” hanesinde “İslam” yazılı idi. O halde “Bu örtüye ilgili İslâm dininin hükmünün ne olduğuna bakmamız, bulduğumuz hükme göre hareket etmemiz gerekmez mi? Yani siyasî simge mi, dinî gereç mi? Doğru mu söylüyorlar yalan mı? Ayırt edilebilir. Diğer taraftan, bu anayasa, dinlerle ilgili neler vaaz ediyor? Ona da bir göz atmak lâzımdır. Anayasa şöyle diyor:

X. KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK*

MADDE 10. – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

MADDE 14. – (Değişik: 3.10.2001-4709/3 md.) Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

MADDE 17. – Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

 VI. DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ

MADDE 24. – Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir. Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

Din ve ahlâk eğitimi ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır. Hem din öğretip hem de öğrendiği dinin icabını uygulayana cebretmek, Deli Dumrul’un kurduğu köprüden geçen ve geçmeyenlerden ücret istemesine benzemez mi?

Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırmaya veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.

VII. DÜŞÜNCE VE KANAAT HÜRRİYETİ

MADDE 25. – Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.

Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”

Anayasanın hükümleri böyle. Hem dinî hürriyetiniz olacak hem uygulama yasağınız. Bu çelişki tabiî ki Anayasamızın 14. maddesinin hükmü, hiç şüphesiz dinin -ki bahse mevzu din, İslâm’dır.- Muamelat hükümlerinin icrası cihetinin tercih edilmesi ve de icrası halinde ihlâl edilmiş olur. Kıyafet mevzuu ise muamelattan değil ahlâktan bir unsurdur. Hal böyle olunca olanları nasıl açıklayacağız? Ortada kapalı bir şey yok ki. Olanlar sadece kör dövüşüdür.

Anayasanın 24. ve 25. maddelerine uygun icraatlar bile günlerdir oyalandığımız problem çözümlerine zaten cevaz vermektedir.

Bir dini, anayasal kabul ettiğinizde, ona sınırlama getiremezsiniz. Sınırlama getirdiğinizde ilâvelerinizle birlikte yeni bir din oluşturmuş olursunuz. Bu da sizin dininiz olur, sizi bağlar.

Mevcut anayasa demek ki anlaşılamamış anayasaya anlaşılır hükümler ilave edilmesi iktiza etmiş. Hadi hayırlısı.

Müşterek düşman karşısında yekvücut olmayı bilenler, düşmanın bertaraf edilmesinden sonra da birbirleri ile dost olmayı yekvücut olmayı başarmalıdırlar.

Biz, üniversite gençliğinden bunu bekleriz. Akademisyenler de r artık anayasamızı okusunlar .

Hele yasama görevini yerine getirmekle görevli olanlar! Ben mi yanlış okuyor ve yanlış anlıyorum. Eğer öyle ise doğrusunu öğrenmek isterim.

Başörtüsü başlığı, altında anayasaya bir umde ilâvesine hiç lüzum yoktur. Neden toktur? Anayasa DİN ve VİCDAN hürriyetini deklere ediyor. Bu ülkede hangi dinden olduğuna bakılmaksızın insan davranışlarına ayrıca kısıtlama getirilmesi, “Benim tayin ettiğim kadar din ve vicdan hürriyetine sahipsiniz demektir.” Bir hareketin sebebi beğenilmeyip sorgulandığında, “Dinimin öngörüsü böyle, onun için böyle yapıyorum. “ deniyorsa bunun doğruluğunu tespit için hürriyet vaaz ettiğin o hangi dinse onun umdeleri ile istintaka çekilenin iddialarını karşılaştırmak yeter de artar bile. Başörtüsünün siyasî simge olduğunu iddia edenler! Öyle olsa bile parti rozeti taşımak suç mu? Bu, derenin yukarısında bulunan kurdun, aşağıdaki kuzuya “Şimdi su içeceğim. Suyu bulandırıyorsun.” demesinin ta kendisidir. İslâm’ın özüne inanmayanlar genel olarak İslâm’ı hatırlatıcısı saydıkları her nesneye muhalif olup inanmamışlıklarını, zinhar perdelemeye yeltenirler. Kim inanır size? Laik ve demokratik olmak istiyorsanız Anayasal güvenceye bağlanmış bir dinin mensuplarına bir kıyafet dayatamazsınız. Her inanan, dininin öngördüğü kıyafeti kullanır. Kafanız kızıyorsa kıyafeti bozuk birine, hani sen “Müslümanım, Hristiyan’ım diyordun.” Bu kıyafetler dinine göre tecviz edilmiş midir? Sorusunu sorarsınız. *T.C. 1982 Anayasası

Şakir Albayrak,28.11.2022, Çekmeköy-İstanbul

Kaynak: Trabzon haber merkezi

Bir Yorum Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.