Karı Seviyorum Ama Düşünüyorum

Yayınlama: 30.11.2023
192
A+
A-

Karı Seviyorum Ama Düşünüyorum

Belki de İstanbul’da uzun süre kalmadığı için karı seviyorum.
Onun ulaşımı felç edişini, ihtiyar bedenlerin sokaklarda gezişini engelleyişini müşahede etmiyoruz İstanbul’da.
Lakin, her kar soğuğu konusunu teneffüs edişimde ya da kar yağdığında çocuksu bir sevinç ile birlikte bir hüzün de kaplıyor kalbimi, beynimi.

Belediyeler ya da bakanlık evsiz insanlar için geçici barınma yerleri tahsis ediyor, sıcak yemek, battaniye, yatak veriyor, ısıtıyor kaldıkları spor salonlarını, barınakları.

Ya sokak hayvanları?
Onlara halk ve kurumlar yiyecek verseler bile dışarıda geçiriyorlar soğuk kış günlerini. Bir çoğu hastalanıyor ve ölüyor.
Kuşlar, kediler ve köpekler için neler yapılabilir bunun için? Bilmiyorum.

Evi müsaid olan insanların bunları sırf kış ayında geçici olarak sahiplenmesini arzu ediyorum.
Her mahallede belediyeler, muhtarlıklar tenteden korunaklı geçici hayvan barınakları yapabilirler mi? Buraya konacak sokak hayvanları birbirleriyle kavga etmeden gürültü patırdı çıkarmadan durabilirler mi? Bu hayvanlar daha sonra mahalleye geri salınmak yerine, şehir dışında ormanlık alanlara atılır mı? Kafamda bir dünya soru…

Bu arada her sokak hayvanlarıyla alakalı yazımda bahsettiğim bir hususa da tekrar değineceğim.
HAYVANLARI KISIRLAŞTIRMAYIN!
Sözde hayvan sever derneklerinin bir çoğu bile “kısırlaştırmayı” savunuyor.
Kısırlaştırmak ne demek?
Bir daha üreyememesi demek.
Sizi zorla tutup kısırlaştırsalar ne yaparsınız? İster misiniz bunu?

Nasıl ki insanın üreme hakkı varsa, hayvanların da bu hakkı var!..
Çoğaldık, istila ettik hayvanlara ait toprakları. Ve, amerikanın israilin yaptığı gibi kendimiz dışındaki canlıları fazlalık, zarar olarak görmeye başladık dünyada.
Buna kimin hakkı var?

Ben evimin penceresinde dışarı baktığım vakit ağaçları, çiçekleri, sincapları, kirpileri görmek, kuş sesleriyle uyanmak istiyorum.
Akşamları kurt gibi uluyan sokak köpeklerinin bana güven veren seslerini duymak istiyorum. Kedilerin üreme dönemlerindeki kulak tırmalayan mırlamaları hariç )) miyavlamalarını, karşı komşumuz Nebahat ablanın küçük bahçesinde beslediği horozunun ötüşünü tavuklarının gıdaklamalarını özlüyorum.

Köyden mi geldim İstanbul’a?
Hayır… İstanbul’da doğdum, büyüdüm, kolejde okudum. Bir köyüm bile yok, anlıyor musun?

Bu anlamsız, vicdansız ve önlemsiz anormal fiyat artışlarının azameti altında ezilen dar gelirli, evi olmayan kirada yaşayan bir emekliyim.

Dün sokak hayvanlarının haklarını hiçe sayıp, mahallelerden toplayıp ormanlara atan zihniyet sahibi bana göre anarşistler, bugün de bana benzer muameleyi yapmaya çalışıyorlar
GEÇİNEMİYORSAN KÖYÜNE GİT diyorlar. Benim köyüm yok ki.
16 yaşımda Vatan Ülküsü için mücadele verirken silahlı eylemden tutuklandım, işkenceyle tanıştım. Lakin, bir İstanbul, Osmanlı beyefendisi gibi yetiştirildim ailem tarafından; sonunda da yazar oldum. Devlet politikalarında çözüm sunan bir insan oldum.
Çok isterim, yer verin güzel bir köyde de gidip oraya yerleşip, yaşayayım. Ammaaa bilmem ki tohum toprağa nasıl ekilir, hayvancılık nasıl yapılır… Zaten 60 yaşını tüm hızla, hayasızca ve fütursuzca sinyal bile vermeye gerek duymadan solladım geçtim.
Nasıl geçinirim köyde?
Benim bu haklı isyanımı anlar vicdan sahibi olanlar daaaaaa
Ya hayvanlar ne yapsın? Dilleri benim gibi konuşamaz, elleri, patileri, toynakları yazamaz.
İnsanlık vasfını henüz yitirmemiş benim gibi iki ayaklılar da, onları hakkını savunmazsa ne olacak yakın bir gelecekte sokak hayvanların hali?

İbrahim Tamer 1.12.2023

Kaynak: çamlıca vadisi

Bir Yorum Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Ziyaretçi Yorumları - 1 Yorum
  1. eskişehir dedi ki:

    ibrahim bey yazınız her zamanki gibi güzel tebrikler