Tarihler 5 Nisan 1992’yi gösterdiğinde, Avrupa’nın göbeğinde insanlık bir kez daha sınıfta kalıyordu. Aynı gün, Avrupa Birliği Slovenya ve Hırvatistan’ın bağımsızlıklarını tanırken, Bosna-Hersek için ise referandum şartı öne sürülüyordu. Oysa Bosna halkı, kimliğini tanıtmak için çoktan kararını vermişti. Tüm baskılara, tehditlere ve imkânsızlıklara rağmen yapılan referandumda halkın büyük çoğunluğu bağımsızlıktan yana oy kullandı ve 5 Şubat 1992’de Bosna-Hersek, Yugoslavya’dan ayrıldığını ilan etti.
Ancak bu cesur karar, bedeli ağır bir savaşın ve insanlık tarihine geçen bir kuşatmanın başlangıcı olacaktı.
Tam da 5 Nisan 1992 günü, Saraybosna’nın üzerine ilk kurşunlar sıkıldı. Önce Yugoslav Halk Ordusu, ardından Sırp Cumhuriyeti Ordusu tarafından başlatılan kuşatma tam 1.425 gün sürdü. Dört yıl boyunca şehir çember altındaydı. Modern çağın en uzun kuşatmalarından biriydi bu. Sadece binalar değil, umutlar, çocuklar, anneler ve masumiyet yerle bir edildi.
250 binden fazla insan açlıkla mücadele etti. Sular kesikti, elektrik yoktu, sokaklar keskin nişancıların hedefindeydi. Hayat yerin altına taşındı. İnsanlar metro hatlarında, bodrumlarda yaşamaya çalıştı. Saraybosna, sadece bir şehir değil, direnmenin, onurun ve insan ruhunun sembolü oldu.
Avrupa Birliği’nin Bosna’nın bağımsızlık mücadelesine o günlerde yeterince sahip çıkmaması hâlâ hafızalarda tazeliğini koruyor. Uluslararası toplumun geciken tepkisi, yüzbinlerce insanın ölümüne ve acı çekmesine sebep oldu.
Bugün 5 Nisan.
Unutmamız gereken bir tarih değil bu.
Hatırlamamız, anlatmamız, ders çıkarmamız gereken bir tarih.
Çünkü Saraybosna, hâlâ ayakta.
Çünkü Bosna, hâlâ direniyor.
Kaynak: çamlıca vadisi